Suphi Aslanoğlu: Bir Önden Giden Atlı

By Mehmet Dikkaya

Suphi Aslanoğlu: Bir Önden Giden Atlı

By: Mehmet Dikkaya

Girdiği bütün sınıflarda ders verdiği öğrencilerden başlayarak teşrik-i mesai içinde olduğu yakın-uzak arkadaşlarına kadar hemen herkesin içine geçen çarşamba derin bir acı düştü. Gelen haber, Kırıkkale Üniversitesi İşletme Bölümü’nde görevli, bir kaç aydır yoğun bakımda organ yetmezliği sorunlarıyla mücadele eden gönüllerin Suphi Hocası ile ilgiliydi.

Yoğun bakımda iken yanına girebilmiştim. İçim cız etmişti zayıflamış bitkin halini görünce. Sonradan odasına çıkarıldığını ve dikkatli biçimde bakımının sürdüğünü işitince ise çok umutlanmıştım. Gençliği, onun için Türkiye’nin her yerinden dua edenleri ve hastanenin imkanlarının gelişmiş olması idi umudumu kamçılayan. Lakin o sanki “iyiler hep genç ölür” sözünü doğrularcasına, gözle görebildiğimiz bu alemden ayrılıverdi.

Önce onunla aynı birimde yıllarca çalışmış İlkut Elif Kandil Göker Hoca’nın içten ifadelerine kulak verelim lütfen, 27 Ağustos 2025 Çarşamba günü kaybettiğimiz Suphi Hoca hakkında ön bir fikir sahibi olmak için:

“Öğrencileri, kapasitesinin çok üstünde bir mevcut ile sınıfta tükenen oksijenin farkına varmadan onun derslerini soluksuz dinler, nizami verdiği ders aralarında odasına gidip hoş sohbetine mazhar olurdu. Herkese söyleyecek güzel bir sözü, iltifatı; ikram edecek çayı, çorbası, kebabı vardı. Dersinden geçmek zordu, ama bölüm öğrencilerinin hoca gibi hoca sıralamasında birincilik hep onundu. 11:45’te dersler bitince o gün bölümdeki tüm hocaları bir sofraya toplayan kocaman bir yürekti o.”

Bölüm adına bir şey mi alınacak, para toplamaya ondan başlanırdı. Bölümce bir yere mi gidilecek, herkesten önce hazır olur, önden yola düşerdi. Sabah dersi varsa erkenden okulda olmak isterdi. Birisi ona “hocam sıkıntım var” diye gitmesin; elinde ne imkan varsa yarın bana lazım olur mu diye düşünmeden seferber ederdi. Öfkesinden büyük merhameti vardı. Birine kızsa, hemen kalbi ile yanağını okşardı. Fenerbahçe yüzünü doğru düzgün güldürmedi ama gönlünün neşesi İsmail Can’ı vardı. Karşılıklı atışır, arkasından o şen, içimizi ısıtan kahkahasını basardı.”

Herkese ayıracak zamanı, sevmediği insanı bile nezaketle dinleyecek sabrı vardı. Herkesin içinde bıraktığı bir kardeş sıcaklığı vardı. Güzel insandı vesselam. Seni çok özleyeceğiz hocam. Baki kalan bu gök kubbede bıraktığın hoş seda hep kulağımızda olacak. Bir karıncayı bile incitmeyen ruhun ebedi alemde huzur bulsun…”

On beş-yirmi yıl önce Hüsnü Kapu ve Adem Çaylak hocalarla Kars’tan Ankara’ya çoğu memleketi kurtarmak (!) amaçlı değişik vesilelerle yaptığımız ziyaretlerde evine uğradığımızda tanıma fırsatı bulmuştum kendisini. Onun evi Ankara’ya geldiğimizde doğal sığınağımız gibi olmuştu başka pek çok dostu için olduğu gibi bizim için de. Bekardı. Bekar yaşadı ve öylece aramızdan ayrıldı. Etraftan bu konuda edilen tavsiyeleri dikkate aldı ama bu konuda kalıcı bir karar verememiş olmalı ki evlilik nasip olmadı.

Kırıkkale Üniversitesi’ne geçip Ankara’ya taşındıktan sonra daha sık görüştük. Ticaret mahkemelerinde bilirkişilik yaptık birlikte. İkili ilişkilerde olduğu gibi bu konuda da çok iyiydi. Zira çok naifti. Yetkindi. İşini çok iyi biliyordu. Akademik anlamda iyi eserler üretmiş ve i10 endeksi 34 olacak kadar etkin bir akademisyen olmayı başarmıştı.

Bu minvalde, bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji ile, çuval çuval dosyaların altından kalkıp bilirkişi görüşü yazıyordu. Ben ise alanım muhasebeden farklı olduğu için çoğunlukla ona çıraklık yaptım. Ama çırak da olsam onunla aynı çevrede olmak fevkalade huzur verici ve rahatlatıcı olduğundan bu deneyimden büyük ustalıklar kazanmayı umuyordum.

Onu sık sık, müziğini, filmlerini ve hayata bakış açısını çok beğendiğim Mahsun Kırmızıgül’e benzetirdim. Öğrencileri ve mesai arkadaşlarının gözünde genel duruşu ile bir jön gibiydi adeta. Muhasebe-finansman ana bilim dalındaki bütün hocaların ve öğrencilerin gözdesiydi. Sadece işletme öğrencileri değil iktisatçılar ve diğer bölüm öğrencileri de hayrandı adeta bu yürüyen ama kanat taşımayan melek yüzlü insana.

Tohum atıp, umut aşılayıp, çevreye güzellik yayıp gitmek böyle bir şeymiş demek… İktisat mezunlar grubunda vefat haberi paylaşılınca, bölüm haberlerine en ilgisiz öğrencileri bile iki gözü iki çeşme gördüğümde geride bıraktığı mirasın büyüklüğünü daha iyi anladım.

“İyilik” kelimesi ile bütünleşmişti adeta Suphi Hoca. Bu nedenle herhangi bir konuda “boş ver” dediğine hiç şahit olmadım. Bir öğrencinin harcını ödeyememesi, depremzedelere yardım ulaştırılması, fakültede madden zor durumda olan bir memurun veya çalışanın ihtiyacının karşılanması konuları söz konusu olduğunda onu hep en önde görürdük.

Yukarıda sözlerini alıntıladığım, yıllarca birlikte mesai yaptığı Elif Hoca’nın da ifade ettiği gibi, “etrafını bir araya toplayan” “elinde olanı ihtiyacı olana dağıtan” özellikleriyle temayüz etmiş tek kişilik yürüyen bir “yardım ve kardeşlik konvoyu” gibi yaşamıştı adeta.

Belki de “ihtiyacı olana dağıtma” amacını gerçekleştirmek adına çok çalışması gerektiğini düşünüyordu. Bu güzel duygunun bir sonucu olarak da kazancının üzerine bereket üstüne bereket yağıyordu.

Yoğun bakıma girmeden önce, var olsun İsmail Can Hoca’nın da iştirakiyle Adıyaman’da iki engelli çocuğu olan dul bir kadının evindeki döküntü fayansları değiştirmek için kolları sıvadığımızda, yanı başımızda yine Aslanoğlu Suphi Hoca belirdi. Son demlerinde bile yetim ve engelli çocukların ve bilmediğimiz tanımadığımız başka nicelerinin hayır dualarını alarak hayata veda etmek varmış demek kaderinde.

İnanıyorum ki, o dökük fayansları tamir etmek ve boynu büyük bir kadın ile dezavantajlı biçimde dünyaya gelmiş çocukların hayatını iyileştirmek için yaptığı fedakarlıkların bir mükafatı olarak Rabbimiz onun için sonsuz ışıltılı saraylar ve göz kamaştıran mekanlar hazırlamıştır çoktan.

Unutmadan.. Bir de Şevval’imiz vardı, Urfa’da üvey annesinin bir kaç bileziğe 50 yaşında bir ahlaksıza satmak suretiyle sözde gelin ettiği, sonrasında Adıyaman’a sığınma evine ulaştırılan henüz on altısında olan kızımız Şevval. 23 Şubat depremleri sonrası İstanbul’a intikal ettirilen çocuklardan biri olan Şevval’in o hengâmede karşılanmayan ihtiyaçlarını için aradığımda hemen İstanbul’da bir dostuna yönlendirmişti ve kızcağız en azından son günlerini sıkıntısız geçirmişti. Satılarak kendisinden otuz beş yaş büyük birisiyle zorla evlendirilen Şevval kızımız tahmin edilebilecek nedenlerle iç kanama sonucu depremden bir kaç ay sonra İstanbul’da gözlerini yummuştu.

O boynu büyük talihsiz yetim kızcağız ile onu düştüğü badireden kurtarmak için seferber olan Suphi Hoca’nın yollarının 2,5 yıl sonra kesişeceğini kim tahmin edebilirdi?

Her ikisinin de “şehitler” muamelesi göreceğine olan inancım çok büyük… Zira zalime, merhametsize karşı durmak ve muhtaç olanın elinden tutmak kadar “şehit” muamelesi görmeyi gerektiren başka ne olabilir ki?

Yukarıda, hayatı ve etkilerine ilişkin küçük bir kesit sunduğum ve aşağıya da hatıra nevinden bir kaç fotoğrafını takdim ettiğim Suphi Aslanoğlu Hoca’mızın mekanı cennet olsun. Rabbimizin merhamet ve mağfiretine mazhar olmasını diliyorum. Geniş ailesi başta olmak üzere Kırıkkale Üniversitesi İşletme Bölümü hocaları ve öğrencilerinin başı sağ olsun. Dost ve sevdiklerine Rabbimizden sabırlar temenni ediyorum.

Geride kalan herkesin, onun iyilik mirasını sürdürmek ve genişletmek arzu ve iradesine sahip olması temennisiyle…

Notlar:

  1. Suphi Aslanoğlu Hoca hakkında daha fazla bilgi edinmek için, onu daha iyi tanıyan arkadaşlarından Adem Çaylak Hoca’nın duygu dolu yazısı için lütfen bkz. https://www.adaletedavet.com/oyle-icap-etti-be-suphi
  2. Geçen yıl öğretim üyesi arkadaşları Doç. Dr. Nimet Varlık, Doç. Dr. Tuba Derya Baskan tarafından kendisine yapılan, alışık olmadığı bir etkinlik olan sürpriz doğum günü kutlaması için aşağıya bkz.

https://youtube.com/shorts/7fGFAUYDSKg?feature=share

“Suphi Aslanoğlu: Bir Önden Giden Atlı” üzerine 3 yorum

  1. Rabbim gani gani rahmet eylesin cennet mekan olsun yetiştiren büyüten anne baba,dan razı olsun ailesine sabır,ı Cemil lutfeylesin onu seven yakın ve eş dostuna uzun ömürler versin vesselam rabbim cennetin en güzel yerine koysun inşallah.

    Yanıtla

İsmail Berber için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et