Vallahi billahi hayatım fıtık oldu. Boyun fıtığıyla başladık, bel fıtığıyla devam ettik, araya göbek fıtığı, kasık fıtığı da eklendi.
Ama mesele sadece bende değil, toplum da benden farklı değil… Hepimiz baştan aşağı fıtık olmuşuz.
Devletin boynu tutulmuş, eğilip bükülmekten boyun fıtığına yakalanmış.
Milletin beli bükülmüş, zamların, borçların altında ezilmiş, bel fıtığı olmuş.
Şişkin göbekli yöneticiler, halkın sırtından şiştikçe şişmiş, tam bir göbek fıtığı.
Kasık fıtığını da çıkar ilişkileriyle siyasetin içinden alabilirsiniz, zaten her adımda sancısını çekiyoruz.
Doktor ne diyor? “Dinlen, ağır kaldırma, dikkat et.” Bizim toplum ne yapıyor? Ağırın alasını kaldırıyor: torpil, yolsuzluk, zulüm… Dinlenmek yok, her gün yeni stres. Dikkat mi? Aman o da ne? Bizim memlekette dikkat edenin zaten beline giriyor.
Ağrı kesici niyetine üç beş seçim vaadi, bir torba kömür, bir paket makarna… Omurlar kaymış, sinire basıyor ama biz hâlâ “idare et” modundayız. Ama sinire basan sadece disk değil, düzenin kendisi. Her gün halkın sinirine basıyorlar, millet de kıvranıp duruyor.
Benim fıtık için fizik tedavi var, ameliyat var, egzersiz var. Peki bu toplumun fıtığına ne var?
Ah! Keşke bir toplumsal fizik tedavi olsa da adaletle, emeğe saygıyla, biraz vicdanla kaslarımız güçlense. Ama neredeee… Biz daha randevuyu bile alamıyoruz.
Belki de en doğru tanı şu: Biz, baştan aşağı fıtık olmuş bir toplumuz. Yürüyüşümüz yamuk, sözümüz yarım, geleceğimiz topallıyor. Çare mi? Egzersiz: adaletin egzersizi, emeğin egzersizi, ahlakın egzersizi. Yoksa bir gün hep beraber “felç” kalacağız.
Kısacası dostlar, ben belimle uğraşıyorum ama memleket komple fıtık. Omurilik sıkıştı, bacaklar tutmaz oldu, yürüyüşümüz yamuldu. Biz böyle gidersek sonunda hep beraber “toplumsal felç” olacağız.