Modern dünyaya ışık tutan, 3500 yıl önceki sistem çöküşü.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, limanda ağır yüklerle dolu gemilerin telaşı başlar. Urtenu adındaki Ugaritli tüccar, ince işçilikle yapılmış keten giysileriyle ahşap iskelede yürürken, Sidon’dan gelen amphoralardaki şarabın kalitesini kontrol eder. Bugün listesinde Kıbrıs’tan gelen bakır külçeler, Mısır’dan yollanan papirüs rulolar ve Girit’in zeytinyağı vardır. Öğleye doğru, doğudan gelen bir kervan ağır adımlarla limana ulaşır; Afganistan’ın dağlarından çıkarılan kalay ve Babil’den gelen tütsüler, baharatlarla dolu sandıklar dikkatlice indirilir. Tüccar Urtenu, bir yandan malların kalitesini kontrol ederken bir yandan da, Miken’e gidecek olan geminin kaptanıyla pazarlığa girişir. Elli kalay külçesi ve on sandık baharat karşılığında, Yunanistan’ın bereketli topraklarında üretilen şaraplardan almak niyetindedir. Gün batarken, hesaplarını titizlikle yapar ve masasının üzerinde uzanan haritaya bakar.
Bütün bu koşturmaca ve hesapların ortasında, tüccar güneşin kaybolan ışıklarıyla denizi izlerken, bir an için gülümser. Ne de olsa, uzak diyarlardan getirdiği ürünler şehrinin zenginliğini ve onun gibi tüccarların inşa ettiği dünyanın ne kadar sağlam olduğunu gösterir, değil mi? Maalesef ki değil. Tüccar Urtenu, MÖ 12. yüzyıl başlarında günümüzün Suriye toprakları içerisinde bulunan Ugarit adındaki bir liman şehrinde yaşamış sosyal statüsü yüksek biridir. Yani bugün Geç Tunç Çağı (MÖ 1550-MÖ 1200) olarak sınıflandırdığımız bir dönemin hemen sonlarında yaşamıştır. Geç Tunç Çağı Akdeniz havzasındaki medeniyetlerin ve imparatorlukların en zengin oldukları zaman dilimini göstermektedir. Antropologlara göre Geç Tunç Çağı insanlık tarihinin ilk küreselleşme çağıdır. Bu yıllarda ister Ugaritli, ister Hattuşalı, ister Mısırlı, ister Minoslu biriyle konuşsanız, size büyük bir gururla ürettikleri ürünlerden ve daha önce hiç ayak bile basmadıkları uzak yerlerle nasıl ticaret yaptıklarından bahsedecektir.
Geç Tunç Çağında küreselleşmenin boyutlarını en net gösteren kanıtlardan birisi ülkemizin güney batı kıyılarında 1982 yılında keşfedilen MÖ 1300’lerde battığı düşünülen bir gemi enkazıdır. Bu enkaz literatürde Uluburun Batığı olarak bilinir. Uluburun gemisinin Mısır ya da Kenan’dan yolculuğuna başlayıp Kuzey Suriye’deki Ugarit ve Kıbrıs’taki bir limana uğradığı, ardından Türkiye’nin güney kıyısını takip ederek Ege’ye doğru ilerlediği düşünülmektedir. Gemide, en az yedi farklı ülke, devlet ve imparatorluktan toplanmış yükler taşındığı belirlenmiştir. Yükler arasında on ton Kıbrıs bakırı, bir ton kalay ve bir ton sakızın yanı sıra Nubiya’dan abanoz ağaçları, Mezopotamya’dan renkli cam külçeleri ve Kenan’dan amforalar içinde sakız, üzüm, nar, incir ve baharatlar, Mısır yapımı skarabe tılsımları, Yakın Doğu’dan mühürler, İtalya ve Yunanistan’dan abanoz ve fil dişi kakmalı kılıçlar ile Balkanlardan bir taş gürz de bulunmaktaydı. Bunların dışında altın takılar, altından bir kadeh, fil dişi kozmetik kapları, bakır ve tunç kaplar ile tunçtan yapılmış bir Kenan tanrısı heykelciği de gemide yer almaktaydı.

Kaynak: Cline, E. H. (2018, s. 91). Medeniyetin Çöktüğü Yıl: M.Ö. 1177. Bilge Kültür.
Tunç Çağının sonlarında görkemli şehirler ve imparatorluklar yalnızca birkaç on yıl içinde ya tamamen çöktü ya da ekonomik anlamda önemli kayıplar yaşadı. Bu dönem literatürde Tunç Çağı Çöküşü olarak isimlendirilir. Çöküş sürecinde ticari ağlar büyük ölçüde koptu. Uzak mesafeli lüks mallar ve hammaddeler nadiren temin edilir oldu. Bu dönemde Hitit İmparatorluğu dağıldı, Miken ve Minos uygarlıkları çöktü. Öyle ki Miken saraylarının tuttuğu Linear B yazılı kayıtlar tamamen ortadan kalkmış ve yazı kullanımı birkaç yüzyıl boyunca unutulmuştu. Hayatta kalan halk istilalardan korunmak amacıyla tepelerde veya daha küçük köylerde yaşamaya başlamıştı. Tunç Çağı Çöküşü sonrasında MÖ 1100-750 yılları arası için Yunan Karanlık Çağı tanımlaması da yapılmaktadır.
Çöken bir diğer bölge ise Anadolu ve Doğu Akdeniz kıyılarındaki Levant bölgesidir. MÖ 1190 yıllarında Hitit İmparatorluğu tamamen dağıldı. Halk başkent Hattuşa’yı terk etti. Öyle ki Hitit halkının dili ve varlığı bile zamanla tamamen unutuldu. Yaşadıkları şehirler ve yazıtları arkeologlarca bulunana kadar, var olduklarına dair tek bilgi kaynağı eski ahitteki birkaç cümle idi. Benzer bir yıkım Levant bölgesindeki Ugarit Kenti’nde görüldü. Saldırılar ve kıtlıklar sonucunda liman kenti Ugarit tamamen yıkıldı ve bu bölgede bir daha yerleşim görülmedi.
Çöküşten en az etkilenenler ise Mısır ve Mezopotamya’daki uygarlıklar olmuştur. Mısırlılar, Deniz Halkları ile yaptıkları savaşları kazanmış olsa bile ekonomileri savaşlar yüzünden olumsuz etkilenmiştir. Mısır, dışarıdan sedir ağacı, kalay vb. hammaddelere ulaşmada zorlanmaya başlamıştır. Sedir amacı gemi yapımından kullanılan dayanıklı bir malzemedir. Bu yüzden önemlidir. Kalay ise bakırla karıştırılarak dayanıklı Tunç elde edilir. Ancak ticaret ağlarının kopması sonucu Mısır bu malzemelere ulaşmakta zorlanmıştır.
Aşağıdaki haritada Çöküş sırasında yıkılan başlıca yerleşim yerleri gösterilmektedir. Yıkımın Ege, İç Anadolu, Suriye ve Levant Bölgesindeki boyutları dikkate değerdir.

Kaynak: Drews, R. (1993). The End of the Bronze Age: Changes in Warfare and the Catastrophe ca. 1200 B.C. – Third Edition. Princeton University Press. https://www.degruyter.com/isbn/9780691209975 https://doi.org/10.12987/9780691209975
YUNANİSTAN: 1. Teichos Dymaion, 2. Pylos, 3. Nichoria, 4. Menelaion, 5. Tiryns, 6. Midea, 7. Mykene, 8. Thebai, 9. Lefkandi, 10. Iolkos; GİRİT: 11. Kydonia, 12. Knossos; ANADOLU: 13. Truva, 14. Milet, 15. Mersin, 16. Tarsus, 17. Fraktin, 18. Karaoğlan, 19. Hattuşa, 20. Alaca Höyük, 21. Maşat, 22. Alişar Höyük, 23. Norşuntepe, 24. Tille Höyük, 25. Lidar Höyük; KIBRIS: 26. Palaeokastro, 27. Kition, 28. Sinda, 29. Enkomi; SURİYE: 30. Ugarit, 31. Tell Sukas, 32. Kadeş, 33. Qatna, 34. Hama, 35. Alalah, 36. Halep, 37. Karkamış, 38. Emar; GÜNEY LEVANT: 39. Hatzor, 40. Akka, 41. Megiddo, 42. Deir’Alla, 43. Bethel, 44. Beth Shemesh, 45. Lakiş, 46. Aşdod, 47. Aşkelon.
Çöküş neden yaşandı?
Önceleri çöküşün temel nedeni olarak Deniz Kavimlerinin Akdeniz Havzasına yaptıkları göçlerden kaynaklandığı düşünülmekteydi. Deniz Kavimleri hakkında Mısır kayıtlarının ötesinde pek bir bilgi bulunmuyor. Araştırmacılar bu kavimlerin kökeni hakkında kesin bir uzlaşıya varabilmiş değiller. Belki Sicilya, Sardunya ve İtalya, bir senaryoya göre de belki Ege veya Batı Anadolu’dan, hatta Kıbrıs veya Doğu Akdeniz’den bile gelmiş olabilirler. Kısacası nereden geldikleri bugün için bir muamma. Ancak onlarca şehrin kısa sürede çöküşünü tek bir nedene bağlamak ve bu nedenin kaynağını açıklayamamak, aslında çöküşü yeterince açıklayamamak anlamına gelir.
Eric Cline, Geç Tunç Çağı Çöküşünü bir sistem çöküşü olarak açıklamaktadır. Gerçekten de MÖ 1200’lü yıllarda adeta bir felaketler çağı yaşanmıştır. Uygarlıklar bir problemi çözemeden bir başka felaket ile yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Bu durum sistem çöküşü olarak ifade edilen bir duruma neden olmuş ve uygarlıklar arasındaki ticaret durmuş ve birçok medeniyet çökmüştür. Çöküşe neden olan unsurlar şöyleydi:
1. Savaşlar ve İstilalar: MÖ 13. yüzyıl sonu ile 12. yüzyıl başlarında Akdeniz ve Orta Doğu, yoğun savaş ve yağma olaylarına sahne oldu. Kayıtlar Deniz Kavimlerinin, Suriye’deki Ugarit Krallığına, Antik Mısır’a, Hitit İmparatorluğuna saldırdıklarını göstermektedir. Mısır firavunu III. Ramses, MÖ 1207 ve 1177 yıllarında Deniz Kavimlerinin iki büyük saldırısını bertaraf ettiğini yazar. Ancak tüm medeniyetler Mısır kadar direnç gösterememiştir. Ugarit Krallığı büyük ihtimalle bu saldırılar sonucunda tamamen ortadan kalkmıştır (Cline, 2018, p. 136)

Kaynak: Netchev, S. (2022, March 01). The Late Bronze Age Collapse c. 1200 – 1150 BCE. World History Encyclopedia. https://www.worldhistory.org/image/15310/the-late-bronze-age-collapse-c-1200—1150-bce/
2. Doğal Afetler: MÖ 1225-1175 yılları arasında Doğu Akdeniz’de bir deprem fırtınası yaşanmıştır. Yapılan arkeolojik kazılar Miken coğrafyasında, Anadolu’da ve Levant’ta birçok şehrin depremler dolayısıyla tahrip olduğunu göstermektedir. Bu şehirlerden birisi de efsanelere konu olan Truva’dır.
3. İklim Değişikliği ve Kıtlık: Son yıllarda yapılan paleoklimatoloji çalışmaları Tunç Çağı sonlarında ciddi bir iklim krizinin de yaşandığını göstermektedir. İsrail ve çevresindeki göl ve bataklık tabanından alınan örnekler göstermektedir ki yaklaşık MÖ 1250-1100 yılları arasında Tunç Çağı’nın en kurak dönemi yaşanmıştır.
4. Sosyal Çalkantılar ve İç Karışıklıklar: Ticaret yollarının çöküşü ve mevcut yönetimlerin halihazırda baskıcı politikaları ile adaletsiz gelir paylaşımı Akdeniz havzasındaki toplumların iç savaşlar yaşamasına da neden olmuştur. Miken şehir devletlerindeki veya Hititlerdeki bazı arkeolojik buluntular yıkılan bazı şehirlerin dışarıdan bir saldırı sonucu değil de iç isyanlar sonucu yıkılmış olabileceğini göstermektedir.
Sistem Çöküşü ve Karmaşıklık Teorisi
Cline (2018), kısa sürede birçok felaketin yaşanmasını ve toplumların bu felaketlerle baş edememesini sistem çöküşü olarak ifade etmektedir. Ona göre sistem çöküşünün temel nedenlerinden birisi de bir anlamda Akdeniz havzasındaki medeniyetlerin ticaret sistemidir. Veya küreselleşmiş dünyadır. Toplumların birbirleri ile geliştirdikleri ticaret ağları bu toplumlara büyük zenginlikler getirmiştir. Ancak birbirlerine olan bağımlılığı artırmıştır. Önemli hammaddelerin ticaretinin bu denli büyük yapılır olması, bir bölgede yaşanan krizin etkilerinin diğer bölgelere de yayılmasına neden olmuştur. Küreselleşme bir anlamda domino etkisi göstermiştir.
Örneğin Geç Tunç Çağı’nda Kıbrıs, Doğu Akdeniz’in en önemli bakır üreticilerinden biriydi ve Kıbrıs’tan çıkan bakır, Tunç üretiminin temel hammaddesi olarak kullanılıyordu. Bakırın, Afganistan’dan getirilen kalay ile karıştırılması sonucu tunç elde ediliyor ve bu tunç, silah yapımında, tarım aletlerinde ve diğer ticaret mallarda yaygın olarak kullanılıyordu. Ancak MÖ 1200 civarında, Deniz Kavimlerinin saldırıları sonucunda Kıbrıs’taki önemli liman şehirleri, özellikle Enkomi ve Kition, ağır hasar aldı ve ticaretin büyük ölçüde durmasına neden oldu. Bakır ticaretinin kesilmesi, Tunç üretiminin ciddi şekilde azalmasına ve silahlanma faaliyetlerinin durmasına neden oldu. Kıbrıs’tan bakır alamayan Hitit İmparatorluğu ve Miken Yunanistan’ı, silah ve tarım aletleri üretiminde büyük sıkıntılar yaşadı. Bu durum, savunma kapasitesini zayıflattı ve dış saldırılara karşı kırılgan hale getirdi.
Ken Dark karmaşıklık yaklaşımıyla çöküşü açıklamaktadır. Ona göre sistemler, karmaşıklaşıp bileşenleri arasındaki karşılıklı bağımlılık arttıkça sistemin tamamında istikrarı korumak zorlaşır. Dark (1998, p. 121), ayrıca sistemin herhangi bir bölümdeki değişimin, sistemin tamamında istikrarı bozacak kadar bağımlı hale gelmesi durumuna Hiper Koherans durumu demektedir. Yani sistemin herhangi bir kısmındaki bozulma tüm sistemi çökertmektedir. Geç Tunç Çağı uygarlıkları gerçekten de küreselleşmiş ve mallar ve hizmetler konusunda birbirine bağımlı hale gelmiş ise, önemli krallıklarda, örneğin Miken ya da Hitit ülkesinde yaşanan bir değişim, hepsini etkileyip bölgedeki tüm istikrarları bozmuş olabilir.
Yukarıda sayılan felaketlerin bazıları art arda bazıları ise eş zamanlı olarak gerçekleşmiş ve Tunç Çağının büyük krallıkları bu felaketlerin etkilerini giderecek mekanizmaları kurmada başarısız olmuşlardır. Bu durum, yerleşik düzenin çökmesine yol açmış ve toplumlar, yüzyıllar boyunca Akdeniz havzasında daha küçük ve düzensiz bir biçimde yaşamışlardır.
Sistem Çöküşü ve Karmaşıklık Teorisi, Modern Toplum İçin Neden Önemli?
Günümüz toplumları, karmaşıklık ve karşılıklı bağımlılık açısından Geç Tunç Çağı’ndaki uygarlıklardan çok daha ileri bir seviyededirler. Ancak ne kadar gelişmiş olursak olalım belki de modern toplumumuzun kırılganlıkları Tunç Çağındaki uygarlıklarla ile aynıdır. O dönemde Akdeniz havzasındaki ticaret ağlarının çökmesi nasıl birçok medeniyeti hızla felakete sürüklediyse, bugün de küresel tedarik zincirlerinde yaşanacak bir aksaklık, dünya ekonomisini ciddi şekilde etkileyebilir. Örneğin, Tayvan’da yaşanan bir sel felaketi, dünya çapında üretilen elektronik cihazların yarısından fazlasında kullanılan yarı iletken çiplerin üretimini durma noktasına getirebilir. Benzer şekilde, Covid-19 pandemisi gibi ortaya çıkabilecek yeni bir salgın hastalık, birkaç ay içinde tüm dünyaya yayılarak üretim süreçlerini ve küresel ticareti felç edebilir. Modern toplumların enerji, gıda ve teknoloji alanındaki aşırı bağımlılığı, sistem çöküşü riskini daha da artırmaktadır.
Ken Dark’ın Hiper Koharans kavramı, bu kırılganlığı daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır. Hiper Koharans’a göre, sistemin herhangi bir bölümünde yaşanan küçük bir aksama, sistemin tamamında zincirleme bir çöküşe neden olabilir. Geç Tunç Çağı’nda Kıbrıs’tan bakır ticaretinin kesilmesi gibi bir olay, Hitit İmparatorluğu, Miken Yunanistan’ı ve Levant şehirleri üzerinde nasıl bir domino etkisi yarattıysa, bugün de enerji veya teknoloji gibi kilit sektörlerde yaşanacak bir kriz, tüm küresel sistemi tehdit edebilir.
Dijital teknolojilerin ve veri ağlarının karmaşıklığı da modern toplumların kırılganlığını artıran önemli bir faktördür. Bilginin çok hızlı kopyalanabilmesi ve iletilebilmesi, aynı zamanda onun kolayca yok olabilmesi riskini de beraberinde getirmektedir. Siber saldırılar veya büyük ölçekli bir dijital kesinti, modern ekonomilerin çöküşüne neden olabilecek kadar ciddi sonuçlar doğurabilir. Üretim süreçlerinde kullanılan bilgisayar sistemlerinin fidye yazılımları ile şifrelenmesi veya olası güvenlik açıkları dolayısıyla sistemlerin çalışamaz hale gelmesi modern toplumu hiç tahmin edemeyeceğimiz kadar etkileyebilir. Örneğin, 19 Temmuz 2024’te, ABD merkezli siber güvenlik şirketi CrowdStrike’ın bir yazılımına yönelik hatalı güncellemesi, dünya genelinde yaklaşık 8,5 milyon Microsoft Windows işletim sistemi yüklü olan bilgisayarın çökmesine neden oldu. Bu durum, havayolu şirketlerinden bankalara, medya kuruluşlarından sağlık hizmetlerine, süper marketlerden fabrikalara kadar birçok sektörde aksamalara yol açtı. Bir firmanın bir yazılımında yaptığı küçük bir hata yaklaşık 10 milyar dolarlık bir zarar neden oldu.
Ayrıca, iklim değişikliği, doğal afetler ve göçler gibi sorunlar, Geç Tunç Çağı’nda olduğu gibi bugün de büyük bir tehdit oluşturuyor. Akdeniz’de yaşanan deprem fırtınaları veya uzun süreli kuraklıkların o dönemdeki medeniyetleri nasıl etkilediğini düşünürsek, günümüzde artan doğal afetlerin benzer bir yıkıcı etki yaratma potansiyeline sahip olduğunu görebiliriz.
Sonuç olarak, Geç Tunç Çağı’ndaki sistem çöküşünün temelinde yatan nedenler, modern dünyanın da karşı karşıya olduğu riskleri anlamamız için önemli dersler içeriyor. Modern toplumların karmaşık yapısı ve birbirine olan yüksek bağımlılığı, sistem çöküşü teorisinin günümüz için ne kadar geçerli olduğunu açıkça göstermektedir. Bu nedenle, küresel sistemin kırılganlığını azaltacak mekanizmalar geliştirmek ve alternatif tedarik zincirleri oluşturmak, gelecekte yaşanabilecek olası bir çöküşü önlemek için hayati önem taşır. Umalım ki modern toplumumuz, Geç Tunç Çağı’ndaki medeniyetler gibi bir Hiper Koherans durumunda değildir ve yaşanabilecek krizlere karşı daha dirençli bir yapıya sahiptir.
- Cartwright, M., & Bahman, M. (2025). Uluburun Shipwreck. World History Encyclopedia. https://www.worldhistory.org/Uluburun_Shipwreck/
- Cline, E. H. (2018). Medeniyetin Çöktüğü Yıl: M.Ö. 1177. Bilge Kültür.
- Dark, K. R. (2016). The Waves of Time. Bloomsbury Academic.
- Drews, R. (1993). The End of the Bronze Age: Changes in Warfare and the Catastrophe ca. 1200 B.C. – Third Edition. Princeton University Press. https://www.degruyter.com/isbn/9780691209975 https://doi.org/10.12987/9780691209975
- Netchev, S. (2022, March 01). The Late Bronze Age Collapse c. 1200 – 1150 BCE. World History Encyclopedia. https://www.worldhistory.org/image/15310/the-late-bronze-age-collapse-c-1200—1150-bce/