ABD Başkanı Donald Trump Cumhurbaşkanlığının ilk döneminde ağırlıklı olarak Çin’e uyguladığı gümrük vergileri, Çin menşeli teknoloji firmalarına uyguladığı baskı ve politikalarla bilinmektedir. Çin dışında Türkiye’yi de tehdit eden Trump o dönemde Türkiye’de tutuklu olan Rahip Brunson’ın serbest bırakılması gerektiğini, aksi takdirde “Doları yükselterek Türkiye ekonomisini bitireceğim” tehditlerinde bulunmuştur.
Tekrar Çin meselesine dönecek olursak, ABD Çin’e karşı cari açık veren bir ülke konumunda olup, Trump bu cari açığın azaltılması için Çin’e karşı gümrük vergisi oranlarını arttırma silahını kullanmıştı. İşin aslına bakıldığında ise ABD’nin Çin’den en büyük korkusu cari açık değil, Çin’in hızlı küresel ekonomiye entegre olması ve Çin’in gerek üretim, gerek finans gerekse de teknoloji bakımında küresel ekonominin lideri olması korkusudur. Yani ABD’nin tek korkusu gelecekte Çin’in Dünya’nın en büyük ekonomisi olmasıdır. Nitekim Çin bu yolda emin adımlarla ilerlemektedir. Dolayısıyla Trump’ın ilk dönemi genel olarak Çin üzerine baskı ve vergilerle bir ticaret savaşı şeklinde sona erdi.
Resmen bir reklam arası verir gibi araya bir Biden hükümeti dönemi girdi ve Trump’ın ikinci dönem seçim propagandasının neredeyse ana konusu yine Çin ve Çin’i bitirmek üzerineydi. Nihayetinde Trump seçimleri kazandı ve Trump hükümeti Ocak 2025’te göreve başladı.
Trump ikinci dönemine, birinci dönemde bıraktığı yerden başladı hatta daha da ileri gitti. Ancak bu sefer Trump ticaret savaşı silahını sadece Çin’e karşı değil Kanada ve Avrupa Birliğine de (AB) doğrulttu. Bu doğrultuda ilk etapta Çin, Kanada ve AB’ye de %25’likgümrük vergisi artışını gören tasarıyı imzalamıştır.
ABD’nin 51. Eyaleti olması gerektiğini ifade ettiği Kanada için ise geçtiğimiz günlerde yeni bir gelişme yaşandı ve ABD Başkanı Trump, Kanada çelik ve alüminyumuna uygulanan gümrük vergilerini yüzde % 50’ye yükseltti. Trump ikinci döneminde ticaret savaşlarına ilaveten Panama Kanalı, Kanada’nın ABD’ye 51. Eyalet olarak dahil edilmesi, Grönland adasının satın alınması, Gazze’nin işgal edilip Gazze halkının Gazze’den gönderilmesi gibi inanılması güç işgal politikalarından bahsetmeye başladı.
Trump’ın bu tür söylemleri küresel ekonomiyi paniğe süreklerken aslında Trump’un kustuğu bu tür politikalar geçtiğimiz süreçte ABD’nin gizlice uyguladığı, fakat Trump’ın bunların artık aleni ve açık bir şekilde yaptığını söylemek mümkündür.
Yeni ve eski Trump dönemini özetledikten sonra bu yazımızda üzerinde durulan Grönland adasının hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra bu adanın ABD için önemi ele alınacaktır.
Danimarka’ya bağlı özerk bir bölge olan Grönland adası, Dünya’nın en büyük adası olup, 3 metre derinlikteki buzlarla kaplı bir adadır. Yaklaşık olarak 60 binlik bir nüfusa sahip olan bu ada da balıkçılık dışında bir geçim kaynağı neredeyse bulunmamaktadır. Kısıtlı bölgelerinde sadece patates yetiştirilebilen bu adada gıda ürünleri genel olarak Danimarka’dan getirilmektedir. Ada’nın konumuna ait Dünya haritası aşağıda verilmiştir.

Kaynak: www.ntv.com.tr
Haritada görüldüğü üzere Grönland adası Amerika, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında konumlanan bir adadır. Adeta kıtaları birbirine bağlayan bir tampon bölge niteliğindedir. Adanın bu konumu Grönland’ın jeopolitik açıdan ne kadar önemli bir ada olduğunu göstermektedir. Adanın jeopolitik açıdan ne kadar önem arz ettiğini Trump’ın söylemlerinden de anlaşılmaktadır. Nitekim Trump “Grönland’ın ABD’ye katılmasının ABD’nin uluslararası güvenliği için önemli olduğunu” ifade etmiş ve Grönland halkına çeşitli vaatlerde bulunmuştur.
Bu çerçevede Ada’da ABD’nin güvenliği için erken uyarı sistemlerinin kurulması ve uluslararası tehditlere karşı bir kalkan olarak kullanılması hedeflenmektedir. Çünkü ABD bu durumu daha önce tecrübe edip Soğuk Savaş döneminde adayı bir güvenlik üssü olarak kullanmıştır. Aynı şekilde güvenlik açısından ada her zaman Rusya’nın hedefinde ve politikalarında yer almıştır.
Trump’ın Grönland söylemleri ise ABD’nin baş müttefiklerinden olan Avrupa Birliğinden tepkiyle karşılanmıştır. ABD’nin adaya olan ilgisi sadece güvenlik politikaları temelli değildir. Ayrıca buzulların erimesiyle birlikte Kuzey Kutbunda açılacak veya inşa edilecek olan olası yeni ticaret yollarına Grönland üzerinden hakimiyet kurmak ve Çin’in küresel ticaret hegemonyasını önlemek ve kırmaktır. Buna ilaveten buzulların erimesiyle Grönland adasında ve Kuzey Kutbunda olası yer altı zenginliklerine hükmetmektir.
Görüldüğü üzere Grönland adası ABD için politik, ekonomik ve güvenlik açısından adeta bir kalkan niteliğindedir. Bu durum AB ile ABD ilişkilerini gererken, acaba Trump olası bir 3. Dünya Savaşına mı hazırlık yapıyor sorusunu da akıllara getirmektedir.
Son söz olarak “ABD kendi çıkarı olmayan hiçbir yere havlamaz” deyip bitirelim.
Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle hoşça kalın.
Kaynaklar
Kapak Resmi: Pictures Shutterstock
https://www.bloomberght.com/trump-kanada-metallerine-uygulanan-gumruk-vergilerini-yuzde-50-ye-cikariyor-3743744İbrahim AYTEKİN