Gökkuşağı, yağmurun ardından gökyüzünde beliren bir harika, ışığın rüyasıydı. O, yedi renkten bir köprüydü; sonsuzluk ile dünyanın arasında bir sır, bir armağan gibi süzülüyordu. Kendini yalnız hissettiği anlarda, rüzgâr ona nehirlerin şarkısını fısıldar, güneş de kollarıyla onu sarardı. Ama yine de gökkuşağının bir dostu yoktu, çünkü dokunulmaz ve ulaşılamaz bir hayaldi o. İnsanlar onu gördüğünde hayranlıkla bakar, ardından hızla kaybolurdu.
Bir gün, uçsuz bucaksız bir ovada bir kelebek uçmaya başladı. Bu kelebek, ömrü kısa ama kalbi kocaman bir varlıktı. Kanatlarındaki desenler, gökkuşağının renklerini taşır gibiydi; sanki onun küçük bir yansımasıydı. Kelebek, hayatta bir anlam arıyordu; rüzgâr onu oradan oraya savururken, sadece bir kez bile olsa kendini özel hissedebileceği bir şeyin özlemini çekiyordu.
Gökkuşağı, bir sabah gökyüzünde belirdiğinde kelebeği fark etti. Güneş ışınlarıyla dans eden o küçük varlık, gökkuşağının renklerine hayat veriyordu adeta. Kelebek de gökkuşağını fark etti. “Ne kadar güzelsin!” dedi içinden. “Ama sen o kadar yükseksin ki, sana asla dokunamam.”
Gökkuşağı, kelebeğin saf hayranlığı karşısında bir an hüzünlendi. “Ben yüksekteyim, evet,” dedi usulca. “Ama senin kanatlarında taşıdığın renkler benim ruhumu tamamlıyor. Belki dokunamayız birbirimize, ama birbirimizde varız.”
Kelebek bu sözleri duyduğunda gökyüzüne daha bir coşkuyla yükseldi. “Benim hayatım kısa olabilir,” dedi gökkuşağına, “ama senin renklerini taşıyarak sonsuzmuş gibi hissedeceğim.”
O günden sonra ne zaman gökkuşağı göründüyse, insanlar bir kelebeğin o renkli ışıkların arasında uçtuğunu fark ettiler. Kimse onların konuşmasını duyamadı belki, ama gökkuşağı ve kelebek, birbirlerini tamamladıklarını biliyordu. Biri gökyüzünde, diğeri yeryüzünde; ama ikisi de sonsuz bir dostlukla bağlıydı.
Ve böylece, kelebek gökkuşağının kanatlarında yaşadı, gökkuşağı ise kelebeğin kısa ömründe sonsuzluğa dokundu. Böylece herkes anladı ki, aynı yöne bakan ruhların buluşmasında yakınlık bir ön koşul olmak zorunda değildir. Ve uzaklıkla ayrılık arasında bir nispet bulunmamaktadır.