Tekno-feodalizm, günümüzdeki ekonomik ve toplumsal yapıyı açıklamak için kullanılan yeni geliştirilmiş bir kavramdır. Teknolojik gelişmelerin ve dijital platformların yükselişiyle birlikte ortaya çıkan yeni tür feodalizme verilen isimdir. Peki kavramın ön ismi olan feodalizm neydi ve neden yüzyıllar öncesinin ekonomi-politik düzeneğine dair bir atıf yapma ihtiyacı belirdi?
Feodalizm: Kavramsal ve Tarihsel Arka Plan
Feodalizm, Orta Çağ’da Avrupa’da yaygın olarak görülen, toprak mülkiyeti ve kişisel sadakat ilişkilerine dayanan siyasal ve sosyal bir sistem olarak tanımlanır. Ana mantığı, kralın toprakları tımar (fief) adı altında soylulara (senyörlere) vermesi ve bu soyluların kendi topraklarını küçük parçalara bölerek vassallarına (köylüler veya diğer soylular) vermesi ile ilgilidir. Bu sistemde hiyerarşik olarak en üstte kral, altta soylular, onların altında vassallar ve en altta serfler (köylüler) bulunuyordu.
Feodalizmde toprak, feodal sistemin temelini oluşturuyordu. Kral, tüm toprakların sahibiydi ancak bunları hizmet ve sadakat karşılığında soylulara veriyordu. Soylular da bu toprakları kendi vassallarına dağıtıyordu. Feodal ilişkiler, kişisel bağlılık ve sadakat üzerine kuruluydu. Vassallar, senyörlerine sadık kalmak ve onlara askeri hizmet sunmakla yükümlüydü. Senyörler de vassallarını korumak ve onlara toprak vermekle yükümlüydü. Feodal toplum, hiyerarşik bir yapıya sahipti. En üstte kral, altında soylular, onların altında vassallar ve en altta ise serfler (köylüler) bulunuyordu. Herkesin konumu ve sorumlulukları bu hiyerarşide belirleniyordu.
Feodalizmde merkezi otorite zayıf, kralın gücü, topraklarını verdiği soyluların gücüyle sınırlıydı. Soylular, kendi bölgelerinde neredeyse bağımsız hareket edebiliyorlardı. Feodal ekonomi ise, tarıma dayalı olarak geliştirilmişti. Serfler, toprakları işlemek ve senyörlerine ürün vermekle yükümlüydü. Ticaret ve zanaatkarlık faaliyetleri sınırlıydı. Feodalizm, Avrupa’da Orta Çağ boyunca etkili oldu ve toplumun yapısını derinden etkiledi. Ancak zamanla merkezi devletlerin güçlenmesi, ticaretin gelişmesi ve burjuvazinin yükselişi gibi faktörler feodalizmin zayıflamasına ve yıkılmasına yol açtı.
Tekno Feodalizmi Klasik Feodalizmle Buluşturan ve Ayrıştıran Faktörler
Tekno-feodalizm, modern teknolojinin ve dijital platformların yükselişiyle ortaya çıkan, feodalizme benzer özellikler taşıyan yeni bir sosyo-ekonomik sistem olarak tanımlandığı için klasik feodalizm ve tekno-feodalizm arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. Örneğin iki sistemde de mülkiyet ve kontrol, az sayıda ve çok güçlü aktörün elinde yoğunlaşmıştır. Klasik feodalizmde bu aktör toprak sahipleri olmuş, tekno-feodalizmde ise büyük teknoloji şirketleri ve dijital platformların sahipleri haline evrilmiştir. Bu aktörler, sahip oldukları kaynaklar (toprak veya veri) üzerinde büyük bir güce sahiptirler.
Diğer yandan iki sistemde de insanlar, kaynaklara erişim ve geçimlerini sağlama konusunda güçlü aktörlere bağımlıdır. Klasik feodalizmde köylüler toprağa bağımlı iken tekno-feodalizmde kullanıcılar dijital platformlara ve verilere bağımlıdırlar. Bu bağımlılık, güçlü aktörlere büyük bir nüfuz gücü sağlamaktadır. Benzer şekilde, iki sistemde de hiyerarşik bir yapı bulunmaktadır. Klasik feodalizmde kralın altında soylular ve onların altında vassallar bulunuyorken tekno-feodalizmde büyük teknoloji şirketlerinin yöneticileri ve sahipleri en üstte, kullanıcılar ise alt katmanlarda yer almaktadır. Bu tür bir hiyerarşi, güç ve kaynakların dağılımını belirlemektedir.
Her iki sistemde de sömürü mekanizmaları bulunmakta ve önemli ölçüde bezeşmektedir. Klasik feodalizmde köylüler, toprak sahiplerine ürünlerinin bir kısmını vermek zorunda kalırken, tekno-feodalizmde kullanıcılar, dijital platformlara verilerini ve zamanlarını vererek platform için değer yaratırlar. Bu değer, platform sahipleri tarafından gelir elde etmek için kullanılır. Ayrıca iki sistemde de merkezi otorite zayıflama eğiliminde olabilir. Yani klasik feodalizmde kralların gücü, topraklarını verdikleri soyluların gücüyle sınırlı iken tekno-feodalizmde devletlerin gücü, büyük teknoloji şirketlerinin gücü karşısında zaman zaman yetersiz kalabilir.
Bu paralelliklere rağmen, ttekno-feodalizm ve klasik feodalizm arasında bazı farklar da vardır. Örneğin, klasik feodalizmde temel kaynak toprak iken tekno-feodalizmde veridir. Veri, kullanıcıların davranışları, tercihleri ve sosyal ilişkileri hakkında değerli bilgiler içerir ve platformlar için büyük bir öneme sahiptir. Tekno-feodalizmde teknolojinin rolü çok daha büyüktür. Dijital platformlar, algoritmalar ve yapay zeka gibi teknolojiler, tekno-feodal ilişkilerin kurulmasında ve sürdürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Denklemin bir ucunu da küreselleşme oluşturmaktadır. Zira tekno-feodalizm, küresel bir yapıya sahiptir. Klasik feodalizm daha ziyade bölgesel bir yapıya sahipken büyük teknoloji şirketleri, faaliyetlerini dünya çapında sürdürür ve kullanıcıları küresel ağlar yardımıyla birbirine bağlıdır.
Tekno Feodalizm: Yeni Merkez Çevre Düzeni
Bilindiği gibi, büyük teknoloji şirketlerinin, kullanıcı verilerini toplamayı ve işlemeyi mümkün kılan dijital platformları vardır. Bunlar aracılığıyla kullanıcıların davranışları, tercihleri ve sosyal ilişkileri hakkında önemli bilgiler elde edilir. Bu veriler, küresel tekno-feodal şirketlerin gelir elde etmek için kullandığı bir tür “toprak” haline gelir. Oluşturulan platformlar, kullanıcıları yönlendirmek ve kontrol etmek için algoritmalara sahip olup bu algoritmalar, hangi içeriklerin kullanıcılara gösterileceğini, hangi ürünlerin önerileceğini, hatta hangi siyasi görüşlerin destekleneceğini belirleyebilecek kadar etkili hale gelebilir. Bu durum ise, kullanıcıların özgürlüğünü ve seçimlerini kısıtlama potansiyeline sahip olabilecekleri anlamına gelir.
Tekno-feodalizmde büyük teknoloji şirketlerinin yöneticileri ve sahipleri, yeni “lordlar” olarak addedilebilir. Bu kişiler, platformlar ve veriler üzerindeki kontrolleri sayesinde büyük bir güce sahiptirler. Kullanıcılar ise, bu platformlara bağımlı hale gelerek bir tür “serf” konumuna razı olmak zorunda kalırlar. Bu gelişmenin doğal bir sonucu olarak tekno-feodalizm, zaten neo-liberal küreselleşmenin dünyaya hızlı biçimde yaydığı ekonomik eşitsizliği daha da artırabilir. Zira platform sahipleri büyük gelirler elde ederken kullanıcılar genellikle ücretsiz hizmetler karşılığında verilerini paylaşmak zorunda kalırlar. Bu durum, gelir dağılımında adaletsizliğe yol açabilir. Tekno-feodalizmin, bu büyük veri gücünü tekelinde tutması nedeniyle siyasi süreçleri de etkileme özellikleri bulunur. Böylece büyük teknoloji şirketleri, platformlar aracılığıyla seçimleri manipüle edebilir, siyasi görüşleri etkileyebilir ve hatta hükümetleri kontrol edebilir.
Ne Yapmalı?
Bir tarihsel sosyo-politik düzenden yola çıkarak ulaştığımız bu yeni çizgide ortaya çıkacağına kesin gözüyle bakılan sorunlara yönelik olası çözüm yollarından birisi, kullanıcıların verileri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarının sağlanmasıdır. Meclislerin veri gizliliği yasaları güçlendirilmeli ve kullanıcıların verilerini istedikleri zaman silme veya paylaşmama hakkı bulunmalıdır. Diğer yandan, algoritmaların nasıl çalıştığı ve hangi verileri kullandığı konusunda saydamlığa ihtiyaç vardır. Kullanıcılar, algoritmaların kendilerini nasıl etkilediğini anlamalı ve tercihlerini buna göre yapabilmelidir.
Benzer şekilde, büyük teknoloji şirketlerine alternatif olarak, kullanıcıların verilerini koruyan ve daha adil bir yapıya sahip platformlar geliştirilebilir. Tekno-feodalizmin riskleri ve sonuçları hakkında kamuoyu bilinçlendirilebilir. Bu gelişme sayesinde insanlar daha bilinçli seçimler yapabilir ve teknoloji şirketlerinin gücünü dengelemek için adımlar atabilir. Sonuç olarak, tekno-feodalizm, teknolojik gelişmelerin ve dijital platformların yükselişiyle birlikte ortaya çıkan yeni bir ekonomik ve toplumsal sistem olarak günümüzü şekillendirmeye başlamış ve geleceğin belirleyicilerinden en önemlisi olmaya doğru evrilmektedir. Bu sistem, önemli riskler ve sorunlar içermiş olmasına rağmen, doğru politikalar ve çözümlerle daha adil ve özgür bir geleceğe doğru ilerlemeyi mümkün kılabilir. Bu konuda küresel bir felaketin önüne geçmede hükümet politikalarının etkinleştirilmesi, küresel sivil toplum hareketleri öncülüğünde çözüm önerilerinin tekno-feodal şirketlere kabul ettirilmesi elzem görünmektedir. Aksi durumda, teknoloji ve yapay zeka şirketlerinin mülkiyetinde bulunan arazilerde milyarlarca serfin karın tokluğuna yaşama mahkum edilmesinden öte bir sonuç elde edilmeyecektir.