Özet
Bu makale, Sultan Galiyev’in Sovyet Marksizm’ine getirdiği eleştirileri ve Asya merkezli sosyalizm anlayışını tarihsel ve teorik bağlamda analiz etmektedir. Galiyev, Avrupa’nın devrimci enerjisini kaybettiğini ve “sönmüş bir devrimci ocak” hâline geldiğini savunmuş, devrimci mücadelenin merkezinin Batı’dan sömürgeleştirilmiş Doğu’ya kayması gerektiğini ileri sürmüştür. Makalede, Galiyev’in Bolşevik Parti içindeki konumu, düşüncelerinin şekillenmesinde etkili olan tarihsel süreçler ve fikirlerinin günümüz post-kolonyal düşünceyle ilişkisi ele alınacaktır.
1-Giriş: Sönmüş Devrimci Ocak Kavramı Üzerine
20.yüzyılın ilk çeyreği, dünya tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birine tanıklık etmiştir. 1917 Ekim Devrimi, işçi sınıfının ve sosyalist hareketin zaferi olarak anılsa da, bu devrim Batı’da beklenen zincirleme sosyalist devrimleri tetikleyememiştir. Almanya, Macaristan, İtalya gibi ülkelerdeki devrim girişimleri kısa sürede bastırılmış, Avrupa işçi sınıfı, kendi burjuvazisine karşı değil, onunla ittifak hâlinde sömürge halklara karşı hareket etmiştir.
Bu bağlamda Sultan Galiyev, Avrupa’nın artık “sönmüş bir devrimci ocak”olduğunu ilan etmiş ve devrimci dinamizmin yön değiştirmesi gerektiğini savunmuştur. Bu fikir, Marksist teoride büyük bir kırılma yaratma potansiyeline sahiptir çünkü Batı merkezli proletarya öncülüğünü sorgulayarak yeni bir Doğu merkezli sosyalist tahayyülün önünü açmaktadır.
2. Avrupa’nın Devrimci Potansiyelinin Tükenişi
Marksizmin kurucuları olan Marks ve Engels, tarihsel materyalizm çerçevesinde sanayi proletaryasının kapitalist sistemin çelişkilerini derinleştirerek sosyalist devrimi gerçekleştireceğini savunmuşlardı. Ancak Galiyev’e göre Avrupa proletaryası, kendi çıkarları uğruna emperyalist güçlerle iş birliğine gitmiş, sömürge halklara sırt çevirmişti.
Bu tespitle birlikte Galiyev, sömürge halkların yalnızca ekonomik olarak değil, ulusal ve kültürel anlamda da ezildiğini vurguladı. Bu çok katmanlı ezilme durumu, devrimci mücadeleyi yalnızca ekonomik sınıflar arası bir mücadele olarak değil, aynı zamanda uluslararası sömürgecilik karşıtı bir savaş olarak tanımlamasını sağladı.
3. İç Emperyalizm Eleştirisi ve Sovyet Merkezcilik
Galiyev’in Sovyet sistemine yönelttiği en radikal eleştiri, Sovyetler’in “iç emperyalizm” taşıdığına dair iddiasıdır. Ona göre, Sovyet rejimi nominal olarak proletarya diktatörlüğünü savunurken, fiilen eski Çarlık Rusyası’nın milliyetçi, merkeziyetçi ve asimilasyoncu yapısını sürdürmekteydi. Tüm halkların eşitliği vaadi, fiilen Rus kültürel üstünlüğü ve tek merkeze bağlı idare ile çelişiyordu.
Bu düşünce, Galiyev’in “Doğu halklarının bağımsız sosyalizmi” fikrinin temelini oluşturdu. Galiyev, İslam coğrafyasının kültürel değerlerinin ve yerel yaşam biçimlerinin yok sayılmadan bir sosyalist dönüşümün mümkün olduğunu savundu.
4. Galiyev’in Sosyalist Teorisi: Yeni Bir Enternasyonalizm
Sultan Galiyev’in teorik katkısı, klasik Marksizm’in özne merkezli yapısına yönelttiği eleştiridir. Ona göre ezilen halklar yalnızca işçi sınıfı üzerinden değil, aynı zamanda ulus ve kültür temelli olarak da devrimde yer almalıdır.
Galiyev, Doğu halklarının oluşturacağı bir Sömürgeler Enternasyonali fikrini savundu. Bu, Avrupa proletaryasının emperyalist tavrına karşı bir tür anti-emperyalist enternasyonalizmdir. Bu yapı, yalnızca ekonomik eşitliği değil, kültürel özgürlükleri ve ulusal bağımsızlıkları da içeren çok katmanlı bir devrim stratejisi öneriyordu.
5. İslam, Ahlak ve Devrim
Galiyev’in sosyalist düşüncesi, pozitivist ve Batılı materyalist kalıpların ötesine geçen bir yön taşır. O, sosyalizmin yalnızca maddi üretim biçimlerinin dönüşümü değil, aynı zamanda ahlaki ve kültürel bir uyanış olması gerektiğini savunmuştur.
Bu çerçevede Galiyev, İslam’ın sosyal adalet, eşitlik ve yardımlaşma ilkelerini, devrimci bir temel olarak değerlendirmiştir. Batılı sosyalistlerin sekülerleşmeyi devrim için bir önkoşul saydığı yerde Galiyev, yerli halkların dinî yapılarının yadsınmadan sosyalist bir dönüşüme katılabileceğini savunmuştur. Bu yaklaşım, 20. yüzyılın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkan İslami sosyalizm teorileriyle önemli bir paralellik taşır.
6. Galiyev’in Mirası ve Günümüzle Bağlantısı
Bugün Galiyev’in fikirleri, yalnızca tarihsel bir figür olarak değil, post-kolonyal teori, Üçüncü Dünya sosyalizmi, yerli halk hareketleri ve kimlik siyasetleri bağlamında yeniden anlam kazanmaktadır. Galiyev’in:
- Batı-merkezli devrimci söylemlere eleştirisi,
- Çok katmanlı sömürü kavramı,
- Ulusal-kültürel özgünlük vurgusu,
- Anti-emperyalist enternasyonalizm vizyonu,
gibi düşünsel katkıları, günümüz sosyalist ve antikapitalist hareketlerinde yankı bulmaktadır.
7-Sonuç: Meşale Doğu’ya Taşınıyor
Sultan Galiyev, Avrupa’nın devrimci rolünü kaybettiğini ve “sönmüş bir devrimci ocak”a dönüştüğünü erken bir tarihte fark etmiş, Batı Marksizm’inin dışlayıcı ve merkeziyetçi yapısına karşı doğulu, çok kültürlü, anti-emperyalist ve ahlaki bir sosyalizm vizyonu geliştirmiştir.
Bu vizyon, 20. yüzyılda Çin, Vietnam, Küba ve Cezayir gibi ülkelerde farklı biçimlerde uygulama alanı bulmuş; sömürge halkların ulusal kurtuluş mücadelelerini sosyalist perspektifle birleştiren teorik yaklaşımlara öncülük etmiştir.
Galiyev’in mirası bugün hâlâ diri ve anlamlıdır. Ezilen halklar, hâlâ kendi kaderlerini tayin etme mücadelesi verirken, onun devrimci meşalesi, Doğu’nun hâlâ yanmakta olan ateşinde ışık bulmaya devam ediyor.