Rusya-Azerbaycan Denkleminde Çatlak: Yeni Dinamikler ve Türkiye’nin Rolü

By Mehmet Dikkaya

Rusya-Azerbaycan Denkleminde Çatlak: Yeni Dinamikler ve Türkiye’nin Rolü

By: Mehmet Dikkaya

Rusya–Azerbaycan ilişkileri, tarihsel olarak hem işbirliği hem de çıkar çatışmalarını içeren çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Azerbaycan, 19. yüzyılda Çarlık Rusyası’nın hâkimiyetine girmiş, 1918–1920 arasında kısa süreli bağımsızlık yaşadıktan sonra Sovyetler Birliği’ne katılmıştır. 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla da diğer 14 sosyalist cumhuriyetle birlikte bağımsızlığını ilan etmiştir.

Tarihsel ve Jeopolitik Arka Plan

Rusya, 19. Yüzyıl boyunca tam hakimiyet alanı kurmak için büyük mücadelelere giriştiği Güney Kafkasya’da nüfuzunu korumak için Soğuk Savaş sonrasında da Azerbaycan ile yakın temasını sürdürmek istemiştir. Karabağ meselesinde resmi olarak tarafsız görünse de Ermenistan ile olan ittifakı nedeniyle zaman zaman Azerbaycan’da güvensizlik oluşturmuştur. Günümüzde fiili bir varlığı kalmasa da, 2020 yılında gerçekleşen İkinci Karabağ Savaşı sonrası imzalanan ateşkes anlaşmasında Rusya, barış gücü rolü üstlenmiştir.

Enerji ticareti ve ulaştırma koridorları (Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru gibi) iki ülke arasındaki işbirliğinin temel alanları olmuştur. Bu karşılıklılık ilişkisinin bir sonucu olarak günümüzde Rusya, Azerbaycan’ın önemli ticaret ortaklarından birisi olmaya devam etmektedir.

Rusya uzunca bir süre Gebele’de bir radar üssünü işletmiş olmasına rağmen iİki ülke arasında doğrudan bir savunma ittifakı yoktur, ancak askeri teknoloji, silah satışı ve sınır güvenliği konularında işbirliği yapılmaktadır. Ortak Sovyet geçmişi, Rusça’nın yaygınlığı ve diaspora ilişkileri iki ülke arasındaki bağların güçlü kılınmasını gerektirmektedir. Azerbaycan’da Rus nüfusu göreceli olarak çok düşük olsa da Rusya’da bir milyondan fazla Azerbaycanlı yaşamakta, çalışmakta ve ekonomik faaliyetlerde bulunmaktadır.

Buna göre Rusya–Azerbaycan ilişkileri pragmatik temelde yürüyen, enerji, ticaret ve bölgesel güvenlik dengeleriyle şekillenen; ancak Ermenistan faktörü nedeniyle tam güvene dayanmayan bir ortaklık olarak yürütülmektedir. Haydar Aliyev zamanında başlayan ve oğlu İlham’ın da bu mirası sürdürdüğü bölgesel ve küresel denge politikasının bir gereği olarak Azerbaycan’ın dış politikada dikkate aldığı en önemli ülkelerden birisi Rusya’dır.

Güncel Durum ve İlişkilerin Seyri

İkinci Karabağ Savaşı’ndaki göreceli olarak Azerbaycan lehinde sürdürülen yapıcı tavrını takiben Rusya ve Azerbaycan arasında son dönemde çok hareketli zamanlar yaşanmaktadır. Öyle ki, bazı resmi ağızlarca Rusya’nın Azerbaycan’a havuçtan ziyade sopa gösterme gereğinin ortaya çıkması bu hızla gelişen yeni trendin bir göstergesi olmuştur. Bu minvalde gerilen ilişkilerin bir sonucu olarak 25 Aralık 2024’te, bir Azerbaycan yolcu uçağı, Rus hava savunma sistemi tarafından düşürülerek 38 kişinin hayatını kaybetmesine yol açmıştır. Azerbaycan, Rusya’dan sorumluluğu kabul etmesini, resmi bir özür ve tazminat talep etmiş, Moskova bu taleplere karşılık vermezken ilişkiler derin bir gerilim yaşadığı anlaşılmıştır.

Nitekim Rusya’nın son zamanlardaki baskılama ve çevreleme stratejisinin bir sonucu olarak yapılan baskınlarda Azerbaycanlı iki kişi hayatını kaybetmiştir. Azerbaycan bu olayı kınamış ardından Baku’daki Sputnik bürosu basılmış ve Rus gazeteciler tutuklanmıştır. Tersine Rusya’da da etnik Azerbaycanlılara yönelik tutuklamalar yaşanmıştır.

Azerbaycan’ın mütekabiliyet ilkesinin bir gereği olarak ülkede bulunan “Rus Evini” kapatması; Duma milletvekiline ülkeye giriş yasağı koyması gibi sembolik adımlar atılmıştır. Bu tür hamleler iki ülke arasında artan güven bunalımını yansıtmaktadır.

Ekonomik İşbirliği ve Yineleme Gerilimi Arasında Denge

2023’te 4,36 milyar USD olan ticaret hacmi, son yıllarda dalgalı seyrini (2024’ün ilk çeyreğinde %15 düşmüştür) sürdürse de hala güçlü seviyelerdedir. Rus kökenli 1.400’den fazla firma Azerbaycan’da faaliyet göstermekte ve toplam Rus yatırımlarının 9 milyar dolarak yaklaştığı hesaplanmaktadır. Azerbaycan’ın Rusya’daki yatırımları ise 1 milyar doların üzerindedir. Kuzey–Güney ulaştırma koridoru ve Samur Nehri kaynakları gibi alanlarda devam eden işbirliği, iki ülkenin entegre stratejik çıkarlarının birer simgesi olmaya devam etmektedir. Diğer yandan Rusya Yumuşak güç girişimi bağlamında kültürel yeniden açılım çabaları izlemekte, Rossotrudnichestvo (Rus evi), Azerbaycan’da açmak üzere girişimlerde bulunmakta ancak yasal engeller ve Bakü’nün isteksizliği nedeniyle süreç tıkanmış durumdadır. 9 Nisan 2025’te Azerbaycan’dan bir heyet Moskova’da Lavrov ve diğer üst düzey Rus yetkililerle görüşmeler gerçekleştirmiş, ilişkilerin “2022 Müttefiklik Deklarasyonu” temelinde sürmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Bölgesel Güç Dönüşümleri ve Alternatif İttifak Arayışları

Bakü yönetimi, Türkiye, AB ve ABD ile ekonomik, enerji ve stratejik işbirliğini artırarak Moskova’ya bağımlılığını azaltmaya çalışmakta bu arayışların Bakü’nin artık Moskova’yı bölgede kuralları koyan güç olarak kabul etmediği yorumlarına neden olduğu görülmektedir.

BoyutDurum / Yönelim
DiplomasiKrizli, düşük seviyeli iletişim; sembolik restleşmeler
EkonomiTicaret hacmi yüksek ama güvensiz, yatırımlar devam ediyor
Güvenlik/AskerîDolaylı işbirliği sürüyor, ancak net bir savunma ittifakı yok
Kültür/Yumuşak Güçİnişli çıkışlı; Rusya istekli, Azerbaycan temkinli
Bölgesel YaklaşımBatı-ABD ve Türk dünyasına yönelim artıyor
Genel EğilimPragmatik ama soğuk; karşılıklı güvensizlik artış eğiliminde

Yukarıdaki video, ilişkilerin tarihinden başlayarak son dönemdeki vatandas vakalara ve stratejik dönüşümlere kadar kapsamlı bir analiz sunmaktadır.

Kremlin acknowledges strain in ties with Azerbaijan, hopes they will recover

Relations nose-dive between Russia and former close ally Azerbaijan

Tensions are rising between Russia and Azerbaijan. Why is this happening now?
Gelecek Senaryoları

Gerilimli bir zeminde yürüyen ilişkiler bir kaç yöne evrilebilir. Diplomatik temasların artmasıyla ticaret ve enerji projelerinin yeniden ivme kazanması, bu senaryolar içerisinde en olumlu alternatif olarak düşünülebilir. Aynı zamanda, ikili ilişkilerin onarılması ve kamuoyunun razı edilmesi uzun yıllar alacağından bu olasılık oldukça zayıf görünmektedir. İkinci Karabağ Savaşı sonrası Rusya’nın bölgede etkisinin azalması ve Azerbaycan’ın tamamen Türkiye–Batı-ABD eksenine yönelmesi olasılığı ise şimdilik daha güçlü görünmektedir. Trump öncülüğünde imzalanan Zengezur Koridoru’nun işletilmesi ile ilgili anlaşma Batı-ABD ittifakına doğru önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Bu senaryolar içerisinde ikinci güçlü olasılık ise dalgalı pragmatizm olarak adlandırılabilir. Buna göre gerginlikler sürerken ekonomik işbirliğinin devam ettiği, ama siyasi güvenin zayıf kaldığı bir model (mevcut duruma en yakın senaryo) işletilebilir.

Türkiye-Rusya-Azerbaycan Enerjik Üçgeni Olası mı?

Buradan hareketle bir başka seçenek olarak Türkiye–Rusya–Azerbaycan üçgeninde güç dengelerini ve mevcut krizin bu üçgendeki olası etkileri üzerinde de durmakta yarar vardır. Bu tablo özellikle enerji hatları ve ulaştırma koridorları açısından kritik bir önemde değerlendirilebilir.

Azerbaycan’ın Şah Deniz sahasından çıkan doğal gaz, TANAP üzerinden Türkiye’ye, oradan TAP ile Avrupa’ya ulaşıyor. Bu hat, Bakü’nün Moskova’ya bağımlılığını azaltan stratejik bir damar olarak görünmektedir.

Diğer yandan Rus gazını Karadeniz üzerinden Türkiye’ye getiren proje olan TürkAkım bağlamında Türkiye hem Rus hem Azerbaycan gazını alan bir “enerji kavşağı” rolündedir. Bu, Ankara’yı iki ülke arasında enerji diplomasisinde avantajlı kılmaktadır. Bakü–Tiflis–Ceyhan hattı Azerbaycan petrolünü Türkiye üzerinden dünya pazarına taşımakta ve Rusya bu hatta doğrudan dahil görünmemektedir. Bu hattın taşıma kapasitesinin oldukça yüksek olması zaman zaman Rus petrolünün de bu kanaldan dünya pazarlarına aktarılmasına neden olmaktadır. Özellikle Ukrayna’yı işgali sonrası uygulanan ambargo bağlamında enerji gelirleri azalan Rusya için, Batı ambargosuna uymakta istekli görünmeyen Türkiye topraklarından geçen bu hat önemli bir gelir kapısı olma potansiyeli taşımaktadır.

2025’te Rusya ve Azerbaycan arasında yaşanan gerilim, Azerbaycan’ın enerji ihracatını Batı’ya yönlendirme eğilimini güçlendirmiş, Türkiye’nin bu süreçte transit ülke rolünü daha da pekiştirmiştir.

Orta koridor (Trans-Hazar) adı verilen Çin–Orta Asya–Hazar–Azerbaycan–Gürcistan–Türkiye–Avrupa hattı, Rusya’yı baypas etmesi açısından Bakü için stratejik bir öneme sahiptir.

Kuzey–Güney Koridoru ise Hindistan–İran–Azerbaycan–Rusya–Avrupa hattı olarak ortaya çıkmıştır. Bu hattın mevcudiyeti Rusya ile işbirliği gerektirmektedir ve iki ülke arasında yaşanan kriz bu hattın geleceğini belirsizleştirmektedir. Bakü, Orta koridor alternatifi üzerinde daha çok odaklanabileceği için bu eğilim Türkiye’nin lojistik rolünü artıracak, Rusya’nın Asya–Avrupa bağlantısındaki ağırlığını azaltacaktır.

İkinci Karabağ Savaşı sonrası bölgede yerleşmiş olan Rus barış gücü 2025’te çekilmeye başlamış, Moskova’nın Güney Kafkasya’daki en önemli nüfuz aracı büyük ölçüde zayıflamıştır. Diğer yandan Türkiye–Azerbaycan askerî işbirliği Şuşa Beyannamesi ile resmileşmiş Azerbaycan’ı askeri açıdan Türkiye’ye daha fazla yaklaştırmıştır. Rusya-Azerbaycan krizi, Rusya’nın Azerbaycan üzerindeki etkinliğini zayıflatmakta, denkleme Ermenistan ile ilişkilerdeki yaşanan kırılma da eklenince, Moskova bölgede gittikçe sıkışmaktadır.

Bu minvalde yeni denge arayışları ve buna bağlı ortaya çıkabilecek sorun alanları gündeme gelmektedir. Türkiye, hem Rusya hem Azerbaycan’la yapıcı ilişkilere sahip tek ülke olarak dikkat çekmektedir. Hem Rusya ile enerji ve ticaret açısından gelişmiş ilişkilere sahip hem de Azerbaycan ile stratejik müttefik olarak temayüz eden Türkiye, şimdilik olası görünmese de bölgesel ortak bir denklemin ortaya çıkması için çalışabilir. Azerbaycan ise kriz sonrası diplomatik ağırlığını Ankara, Brüksel ve Washington’a kaydırma eğiliminde olacaktır. Rusya’nın Ukrayna savaşı sonrası yaşadığı ve büyük ekonomik kayıplar verdiği izolasyonu kırmak için Kafkasya’ya ihtiyacı bulunmakta ama Azerbaycan’la güven krizi bu stratejiyi geliştirmesini zorlaştırmaktadır.

Rusya-Azerbaycan-Türkiye Düzleminde Stratejik Seçenekler

Modeldeki Hatların İşlevleri

Enerji hatları, ulaştırma koridorları ve jeopolitik düğüm noktalarının şematik gösterimi (ölçekli değil). Not: Bu çizim şematiktir, coğrafi ölçekte değildir. Hatların yön ve bağlamını kolay anlaşılır kılmak için basitleştirilmiştir.

TANAP & TAP: Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyan ve Bakü’nün Moskova’ya bağımlılığını azaltan önemli bir doğalgaz boru hattı alternatifidir.

BTC (Bakü–Tiflis–Ceyhan): Azerbaycan petrolü Ceyhan’dan dünya pazarına ulaştıran en önemli hattır ve Türkiye’nin enerji santrali olma rolünü güçlendirmektedir.

TürkAkım: Rus gazını Karadeniz altından Türkiye’ye getiren, Ankara’nın iki tedarikçili denge politikasını besleyen doğal gaz hattıdır.

Orta Koridor: Çin–Orta Asya–Hazar–Güney Kafkasya–Türkiye–AB hattı; Rusya’yı baypas edebilen lojistik seçenektir.

Kuzey–Güney Koridoru: Rusya–Azerbaycan–İran–Hindistan ekseni; 2025 gerilimleri nedeniyle ivme kaybedebilir.

Sonuç

2025 yılında Rusya ve Azerbaycan arasında yaşanan ve ikili ilişkileri tırmandıran gelişmeler, Bakü’nün zaten 1990’lardan beri Karabağ konusunda net bir duruş sergilemediği gerekçesiyle üzerinde büyük bir soru işareti taşıyan eski ortağı Rusya ile hatlarını gerginleştirmiştir. Bakü’nün uzun zamandır sürdürmüş olduğu dış politikasını çeşitlendirme stratejisi, 2025 olayları bağlamında Türkiye’nin transit/merkez ülke olma konumunu güçlendirmiştir. Azerbaycan 1990’lardan beri ilk kez Rusya ile ilişkilerinde büyük bir hayal kırıklığı yaşamakta, Ruslar ise Ukrayna’da yaşamış olduğu yüksek maliyetler sonrası yeni bir cephede daha etkinliğinin zayıflaması riski ile karşı karşıya kalmıştır.

Enerji trafiği ve ticaret hatlarının yönelimi konusunda ortaya çıkabilecek seçeneklerin belirginleşmesinde Türkiye’nin pozisyonu önemli olacaktır. Arabuluculuk rolü üstlenme veya Trump’ın bölgesel politikalarında meydana gelebilecek olası dalgalanmalar bağlamında Kafkasya’da yeni inisiyatiflerin ortaya çıkmasına öncülük edebilir.

Nitekim güneyiyle ve kuzeyiyle Kafkasya, son kırk yıl içerisinde ilk kez gerçekten münhasır bir bölge olma sürecine girmiştir. Bu gelişmede İkinci Karabağ Savaşı sonrası yeni dengelerin oluşmasının ve yeni çatışmaların meydana gelme olasılığının azalmasının büyük etkisi bulunmaktadır. Arap Baharı (!) ekseninde yine yıldır tilki yuvasına dönen Orta Doğu coğrafyasında yaşanan talihsizlikler, Türkiye için en azından Kafkasya’da sağlam ve kalıcı bir barışın inşasında merkezi ülke olma rolünü oynamaya fazlasıyla ihtiyacı olduğunu göstermektedir.

Yorum yapın