Parayı anlamak politika tasarımı açısından önemlidir. Paranın nasıl ortaya çıktığı, kim tarafından yaratıldığı, nasıl yok edildiği vb. konular iyi anlaşılmadığında paraya ilişkin görüş politika tasarımına ve haliyle gidişata doğrudan etki etmektedir.
Bu yazıda tedavisi masraflarının son derece yüksek olduğu hastalıklarda (SMA, DMD vb.) neden bir başımıza bırakıldığımızı sorgulamak/eleştirmek istiyorum. Tedavi masraflarının karşılanmasında toplumsal dayanışma elbette önemli ancak bu dayanışmaya bel bağlamak zorunda mıyız? Tabi ki değiliz. Çünkü devlet var (!). Devlet pekâlâ tedavi masraflarını karşılayabilir. Bu yazıda bunun nasıl olacağını Modern Para Teorisi’nin paraya yaklaşımı çerçevesinde açıklamaya çalışacağım.
Modern para teorisine göre para devlet tarafından yaratılmakta ve yok edilmektedir. Paranın yaratımında devletin hesap birimi belirleme ve vergi koyma erki önemlidir. Devlet vatandaşlarını vergi ödemekle yükümlü kılmak ve bu yükümlülüklerin tahsilinde kendi belirlediği hesap biriminin kullanılacağını ilan etmek suretiyle para yaratabilir hale gelmektedir.
Devletin koyduğu yükümlülükler bir bakıma vatandaşları bu yükümlülükleri yerine getirebilmeleri için devlete mal ve/veya hizmet satmaya mecbur bırakacaktır. Bu mecburiyet devlet parasına talebi oluşturur. Devletler aynı zamanda vatandaşların devlet parasını elde etmeleri için gereken çabayı belirlemek suretiyle yarattığı paranın değerini de belirleyebilmektedir.
Devlettin mal ve/veya hizmet satın almak karşılığında vatandaşa yaptığı ödemeler devlet ile vatandaş arasında bir ödemeler sisteminin oluşmasına neden olur. Vatandaşlar devlete olan yükümlülüklerini devlet parasını elde etmeden yerine getiremeyecekleri için önce devlet harcamalı sonra vatandaş yükümlülüğünü yerine getirmelidir. Devlet parasını elde eden vatandaş bu para ile yükümlülüğünü yerine getirdiğinde ise devlet tarafından yaratılan para yok edilmiş olur.
Kamunun harcamaları vasıtasıyla para yaratması hususu yukarıda konunun ele alındığı paragraflardan da görülebileceği üzere çok basittir. Ancak bunun böyle olduğuna yönelik kuşkuları halen devam eden sevgili okuyucular için bu hususu ilave olarak GSYH hesaplama yaklaşımlarıyla da açıklamak istiyorum. Konuyu dağıtmamak için kamu harcamaları vasıtasıyla para yaratımı hususunu yalnızca dışa kapalı bir ekonomi için açıklayacağım. Ancak dışa açık bir ekonomide de kamunun harcamalar yoluyla para yaratımı açısından bir şeyin değişmediğini belirmeliyim (Döğüş, 2023).
Dış ticaretin olmadığı kapalı bir ekonomide harcamalar yöntemiyle GSYH denklem 1’de gösterildiği şekilde hesaplanmaktadır.
GSYH = C + I + G
(1)
Bu denklemde C tüketimi, I yatırımı ve G ise kamu harcamalarını temsil etmektedir.
Dış ticaretin olmadığı kapalı bir ekonomide gelirler yöntemiyle GSYH ise denklem 2’de gösterildiği şekilde hesaplanmaktadır.
GSYH = W + P + T
(2)
Bu denklemde ise W ücretleri, P kârları ve T ise vergileri temsil etmektedir.
Denklem 1 ve denklem 2’den hareketle aşağıdaki eşitliği yazmamız mümkündür.
C + I + G = W + P + T
(3)
Bu eşitlikte özel sektöre ait büyüklükleri eşitliğin bir tarafına, kamuya ait büyüklükleri ise eşitliğin diğer tarafına topladığımızda eşitliğimiz 4 numaralı denklemdeki hali almaktadır.
G – T = W + P – C – I
(4)
Bu yeni eşitliğin sağ tarafında özel sektörün maaş ve kâr gelirlerinden tüketim harcamalarını çıkardığımızda geriye kalan kısım tasarruf miktarını vermektedir. Bu 5 numaralı denklem vasıtasıyla görülebilir.
W + P – C = S
(5)
3 numaralı eşitliğimizi denklemin sağ tarafında tasarruflar olacak şekilde düzenlediğimizde yeni eşitliğimiz 6 numaralı denklemdeki hali almaktadır.
G – T = S – I
(6)
Bu eşitlik kapalı bir ekonomide kamu dengesinin özel sektör tasarruf yatırım dengesine eşit olduğunu göstermektedir. Bu nihai eşitlikten hareketle kamu dengesinin sağlanması halinde özel sektör tasarruf yatırım dengesinin de sağlanacağı (S=I) çıkarımında bulunmamız mümkündür. Bu nedenle özel sektörün tasarruf fazlası sağlayabilmesi için kamu dengesinin açık vermesi gerekmektedir. Daha açık bir ifadeyle kamu harcamalarının vergi gelirlerinden fazla olması gerekmektedir. Bütçe açığı sayesinde özel sektörün tasarruf fazlası elde etmesi ise kamu harcamalarının para yarattığı anlamına gelmektedir.
Bu çalışmada kapsamı sağlık harcamaları ile kısıtlamış olmakla birlikte yukarıda aktarılanlardan da anlaşılabileceği üzere devlet herhangi bir finansal kısıta tabi olmayan bir kurum olarak her şeyi yapmaya muktedirdir.
Bir harcamanın yapılması kararlaştırıldığında, bu harcamaya ilişkin giderler bütçeleştirildiğinde ve bütçe meclisten geçtiğinde merkez bankası ihtiyaç duyulan kaynağı yaratmak suretiyle ödemeyi yapabilir. Bu parasal esneklik harcamalar önündeki engelleri ortadan kaldırmaktadır. Ancak bu noktada öne çıkan şey politik tercihlerdir. Devletler pekâlâ toplumsal sağlığı önceleyen bir tercihte bulunduklarında yaratımında finansal kısıta tabi olmadıkları para ile reel kaynakları harekete geçirebilirler. Bu noktadan sonra bir hastalığın tedavisi için toplumsal dayanışmaya bel bağlamak zorunda kalmayız.
Devletleri böylesi bir politik tercihte bulunmaya itecek olan şey ise toplumsal mücadele ve siyasi iradedir. Bu nedenle sağlığın temel bir hak olarak görüldüğü politikaların hayata geçirilmesine yönelik mücadeleye girişilmeli/mücadele büyütülmelidir. Devletin harcamalarında finansal kısıtlamaya tabi olmadığı hususu her fırsatta dile getirilmeli ve genel inanışın aksine böylesi harcamaların iktisadi bir yük değil toplumsal yatırım olarak görülmesi gerektiği vurgulanmalıdır.
Kaynakça
Döğüş, İlhan. 2023. “Kamu harcaması nasıl para yaratır? Kamu neden harcamak için vergiye ihtiyaç duymaz?”
Fikir TV. 2025. DMD Hastası Boran’a Destek Yayını: Devlet Tedaviyi Karşılayamaz mı? https://www.youtube.com/watch?v=WOR8jU910Vw
Semenova, Alla. 2024. “On The Nature And Origins Of Money”. Ss. 14-21 içinde The Elgar Companion to Modern Money Theory, editör Y. Nersisyan ve L. R. Wray. Edward Elgar Publishing.
Wray, L. Randall. 1998. “Money and Taxes: The Chartalist Approach”.