Namazını vaktinde kılmak Müslümanlıktır ama bir insanın gönlüne temas etmek, bir insanın kalbine dokunmak, bir insanın ruhuna sarılmak müminliktir.
Namaz, görünür bir ibadettir; vaktiyle kılınması, düzen ve disiplinin bir simgesidir. Bu, insanın Allah’a olan bağlılığının, teslimiyetinin ve itaatinin dışa yansıyan tezahürüdür. Namaz, bedenin ve zihnin Allah’a yöneldiği bir ritüeldir; ruhun derinlerine bir kapı aralar. Ama işin aslı, sadece bu görünen disiplin ve düzenle sınırlı değildir.
Gerçek müminlik, görünmeyeni görmek, sessizliği işitmek, kalpleri hissetmektir. Bir insanın gönlüne temas etmek, onun acı ve kırgınlıklarını paylaşmak, sevinçlerine ortak olmak, ruhuna sarılmak — işte bu, ibadetin ötesinde bir hakikattir. Mümin, yalnızca kendi kalbini temizlemekle kalmaz; başkasının kalbinde de nurun var olmasına aracılık eder. Bu, kelimelerin ve ritüellerin ötesinde, varlığın en derin düzeyine nüfuz eden bir ibadettir.
Bir insanın ruhuna dokunmak, görünmez bir enerji akışı gibidir; sessiz, ama güçlü, derin ve bütünleştirici. Gönle dokunmak, bir ışık gibidir: karşı tarafın fark etmesi gerekmez, yalnızca kalbinde hissedilir. İşte bu his, kişinin sadece Müslüman olmasını değil, mümin olmasını sağlar. Mümin, insanın yüzüne değil, ruhuna bakandır; sözle değil, varlığıyla şefkat ve merhamet gösterendir.
İnsanın ibadeti, gövdesini ve nefesini Allah’a yöneltir; fakat kalbin ibadeti, başkasının ruhuna temas etmekle tamamlanır. Ruhun derinliklerine dokunabilen kişi, zaman ve mekânın ötesinde bir birlik ve huzur hâli yaratır. Bu, yalnızca insanları değil, kainatı da anlamaya ve varlığın özüne temas etmeye açılan bir kapıdır. Müminlik, bir nevi Allah’ın kalbe verdiği kudreti başkasına yansıtabilmektir; bir başkasının kırık yanını hissedebilmek, yalnızlığını paylaşabilmek, acısını kendi acısı gibi kavrayabilmektir.
Bu, küçük bir jest, bir söz, bir bakış, bir el uzatmak kadar basit gibi görünen, fakat aslında ruhları birbirine bağlayan kudretli bir eylemdir. Namaz kılmak bir insanın Allah ile ilişkisini düzenler; ama gönle dokunmak, insanı hem Allah’a hem de insanlığa bağlar. Müminlik, kalplerin gizli diliyle konuşabilmektir; sessizlikte, bakışta, sabırda ve merhamette tezahür eder.
İşte bu yüzden gerçek mümin, sadece ibadet eden değil, aynı zamanda bir ruhun yalnızlığını paylaşan, bir gönlü aydınlatan ve bir kalbi saran kişidir. Namaz Müslümanlık, gönle dokunmak ve ruhu sarmak ise müminliktir. Ve unutulmamalıdır ki, müminin ibadeti, başkasının kalbine ulaşabildiği ölçüde Allah’a ulaşır; çünkü insanın ruhuna dokunan el, göğe uzanan bir el gibidir.