21. yüzyılda da pek çok ülke grubunun gelişme sorunları devam etmektedir. Asya, Latin Amerika, Afrika, Ortadoğu gibi pek çok bölgede onlarca ülke halkı ekonomik ve sosyal sorunlar içinde yaşamaya devam etmektedir. İnsana yakışır maddi ve manevi refah unsurlarına çok uzak milyonlarca insan yaşamaktadır. Çoğunluğu Müslüman olan toplumlardan oluşan grubun da bu genel durum içindeki yeri pek parlak görünmemektedir.
Önce genel bir tabloya bakalım. İslam İş Birliği Teşkilatı (İİT) üyesi ülkelerin dünya ortalaması ile karşılaştırmasına göre dünyada 2024 yılında ortalama kişi başına düşen gelir 13 bin dolar düzeyinde iken İİT ülkelerinde 9 bin doların altındadır. Bu ülkeler, eğitim, yolsuzluk, ekonomik özgürlük ve demokrasi gibi kritik konularda da yine dünya ortalamalarının altında kalmıştır. Bu durumun nedenleri pek çok faktöre bağlıdır. Genel bir değerlendirme ile çoğunluğu Müslüman olan toplumlar geri kalmasını iki ana başlık etrafında toplayabiliriz.
A. İçsel Faktörler: Zihniyet ve Yönetim Anlayışındaki Dönüşüm
İslam medeniyetinin gerilemesindeki içsel faktörler arasında zihniyet yapısındaki dönüşüm ve yönetim anlayışındaki değişimler ön plana çıkmaktadır.
1. Akılcı ve Gelenekselci Düşünce Okulları Arasındaki Çatışma: İslam uygarlığı, özgür irade, mantık ve yenilikçiliği savunan akılcı (ehli rey) düşünce okulu ile kaderci, lafızcı ve katı bir anlayışı benimseyen gelenekselci (ehli hadis) olmak üzere iki temel düşünce okulunun mücadelesine sahne olmuştur. Bu mücadeleyi gelenekselci anlayış kazanmış ve bu durum İslam dünyasında içtihat kapısının kapanmasına yol açmıştır. İçtihadın kaybolması, eleştirel düşünce ve yenilenmenin önünü tıkayarak İslam dünyasının modern dünyanın sorunlarıyla başa çıkma kapasitesini zayıflatmıştır.
2. Kadercilik ve Kanaatkârlık Anlayışının Yanlış Yorumlanması: Emevî hanedanlığı döneminde yerleşen kader anlayışı, insan iradesini yok sayarak her şeyin Allah tarafından belirlendiği inancını yaygınlaştırmıştır. Bu anlayış, insanların yaşadıkları olumsuzlukların sorumluluğunu üstlenmelerini engelleyerek toplumsal gelişmeyi sekteye uğratmıştır.
3. Şûra İlkesinin Terkedilmesi: İslam toplumlarının yönetiminde şûra yani istişare ilkesinin terk edilmesi, otoriter yönetim anlayışlarının güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Halifenin görevleri arasına şûrayı koymayan Maverdi’nin görüşü bu süreci başlatmıştır. Günümüzde Müslüman toplumların çoğunlukla totaliter rejimler tarafından yönetilmesi, merkezi güçlü otoriter devletçiliği de bu anlayışın bir sonucudur.
4. İslam Düşüncesindeki Yozlaşma ve “Entelektüel İntihar”
İslam düşüncesinin zamanla yozlaşarak akılcılıktan ve yenilikçilikten uzaklaşmıştır. Reilly bu süreci “entelektüel bir intihar” olarak nitelendirmektedir. Ülgener de Osmanlı toplumunun gerilemesinde zihniyet yapısındaki dönüşümün rolüne dikkat çeker ve bunun sebebinin Batıni tasavvuf anlayışı olduğunu savunur.
B. Dışsal Faktörler: Savaşlar ve Sömürgecilik
İslam toplumlarının gerilemesinde rol oynayan dışsal faktörler arasında Haçlı Seferleri, Moğol istilası ve yeni deniz yollarının keşfiyle başlayan sömürgecilik faaliyetleri sayılabilir.
1. Haçlı Seferleri ve Moğol İstilası: Haçlı seferleri İslam uygarlığını ekonomik ve bilimsel açıdan zayıflatırken, Moğol istilası ise özellikle Bağdat’ın yıkımıyla İslam dünyasında büyük bir tahribata yol açmıştır. Bu olaylar, İslam uygarlığının gelişme ivmesini kaybetmesine ve Batı karşısında zayıf düşmesine neden olmuştur.
2. Sömürgecilik: 15. yüzyıldan itibaren başlayan Batı sömürgeciliği, İslam toplumlarının doğal ve insani kaynaklarını sömürerek ekonomik ve sosyal gelişimlerini engellemiştir. Sömürgeci devletler, kendi sanayilerini korurken sömürgelerini ham madde kaynağı olarak kullanmış ve bu durum İslam toplumlarının bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra da devam etmiştir.
Çok Boyutlu Bir Sorun
İslam toplumlarının gerilemesi hem içsel hem de dışsal faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşan çok boyutlu bir sorundur. Bu sorun, İslam inancının temel ilkelerinden kaynaklanmamakta, aksine bu ilkelerin evrenselliğinden uzaklaşılması, tarihselliğe ve yerelliğe odaklanılmasıyla ortaya çıkmaktadır.
Temel Birkaç Çözüm Önerisi:
1. İçtihadı merkeze alan, akılcı ve yenilikçi bir din ve dünya görüşünün benimsenmesi
2. Bilimsel çalışmalara önem verilmesi ve bilim ile din arasında uyum sağlanması
3. Tutuculuk ve Batı taklitçiliği gibi uç yaklaşımlardan kaçınılması.
4. Demokratikleşme, hukuk devleti ve çok kültürlülük gibi evrensel değerlerin hayata geçirilmesi
5. Toplumu ve cemaatçiliği öne alan değil, bireyciliği, özgür düşünceyi, piyasa ekonomisini destekleyen bir sosyal ortamın gelişmesinin sağlanması.
Bu önerilerin hayata geçirilmesiyle, İslam toplumları hem gelişme sorunlarını aşabilir ve hem de yeniden dünya medeniyetine katkıda bulunabilmeleri mümkün olabilir.
Konuyla ilgili geniş analizler için ayrıca bkz: Kanbir, Özgür. İktisadi Gelişmenin Ekonomi Politiği ve İslam Dünyasında Gelişme Sorunları. Bursa: Sayda Yayınları, 2024.