Medeniyetin Vicdanı: Nurettin Topçu’da Tarih, Tekâmül ve Ahlâk

By Gök Börü

Medeniyetin Vicdanı: Nurettin Topçu’da Tarih, Tekâmül ve Ahlâk

By: Gök Börü

Giriş: Tarih Bir Muhasebedir

Nurettin Topçu’nun kaleminde tarih, yalnızca geçmişin olaylar dizisi değil, insanın kendine tuttuğu bir aynadır. Bu ayna yalnızca olanı değil, olması gerekeni de gösterir. O, tarihi anlatmaz; tarihle insanı sorgular. Onun her yazısı, bir yazarın değil, bir vicdanın konuşmasıdır. Bu yüzden onun satırlarında tarihçilik değil, ahlâkî bir tefekkür hüküm sürer. Topçu’nun ifadesiyle: “Tarih bir fikir muhasebesidir. Geçmişi fethetmeden istikbal kurulamaz.”

Topçu’ya göre geçmişi anlamak, olayları saymakla değil; ruhları tanımakla, hareketlerin arkasındaki ahlâkî itkileri görmekle mümkündür.

Beşerî Tarih: Safha Safha Tekâmülün Yahut İnhitâtın Hikâyesi

Topçu için beşerî tarih, çizgisel bir ilerleme değil, ruhun yükseliş ve düşüş hamlelerinin toplamıdır. Tarih onun nazarında “safha safha” yaşanan bir varlık imtihanıdır. Bu safhalar, sadece siyasî yahut ekonomik değil; daha derin bir düzlemde, ahlâkî ve metafizik seviye farklılıklarıdır. Bir milletin tarih sahnesindeki yerini, teknolojisi değil; adalet duygusu, isyan ahlâkı ve vicdan terazisi belirler.

Bu nedenle Topçu, ilerleme fikrine kuşkuyla yaklaşır. Çünkü ilerleme, eğer sadece teknikle gerçekleşiyor, ahlâk geride kalıyorsa, bu bir tekâmül değil; bir inhitâttır. Modern çağın medeniyetleri bu çelişkiyi taşır: bilgi büyürken ruh küçülmüştür.

Ahlâkın Tarih İçindeki Rolü: Medeniyetin Asıl Temeli

Topçu’ya göre gerçek bir medeniyetin temeli ilim, sanayi ya da refah değil; ahlâktır. Ahlâk, sadece bireysel davranışların değil; tarihi yönlendiren kuvvetlerin de kaynağıdır. Bu sebeple o, ahlâkı tarihten, tarihi ise vicdandan ayırmaz. Şu sözü bu anlayışın özüdür:“Tarihi yapan insan, kendisini yapan ahlâkla tarihin de mimarıdır.”

Eğer bir milletin irfanı ve ahlâkı zayıflarsa, o milletin ilerlemesi sadece görüntüde kalır. Bu görüntü medeniyetin kılığıdır; ama ruhu yoksa, çöküş mukadderdir.

Vicdanın Konuştuğu Tarih: Topçu’nun Muhasebesi

Topçu, insanlık tarihine bakarken ne romantiktir ne pozitivist. Ne geçmişi tamamen idealize eder, ne de geleceğe körü körüne umut bağlar. Onun yaklaşımı bir vicdan muhasebesidir. Geçmişin büyük medeniyetleri, içlerinde taşıdıkları adalet, fedakârlık ve aşk ahlâkıyla büyümüştür. Aynı medeniyetler, yine aynı ahlâkın kaybıyla yıkılmıştır.

Bu yüzden o, geçmişi yalnızca anmak için değil; oradaki imanı, sebatı ve isyanı bugüne taşımak için okur. Geleceği ise ancak bu ahlâkî mirasla kurulabilecek bir yükümlülük olarak görür. Aksi takdirde insanlık, ilerlediğini zannederken ruhen geriye gider:“Tekâmül, yalnız teknikle değil, ruhla olur. Ruhsuz yükseliş, çöküşün başka adıdır.”

Tarih Yazmak Değil, Tarih Olmak

Topçu’nun yazılarında sıkça karşılaşılan bir ima vardır: Tarihi yazmak değil, tarih olmak önemlidir. Bu da bireyin yaşadığı çağla kurduğu ahlâkî ilişkiye bağlıdır. İnsanın tarihi yapabilmesi için, önce kendi iç tarihini, yani nefsini, niyetini ve yönünü inşa etmesi gerekir. Tarih onun gözünde dıştaki bir harita değil; içte yanan bir ateştir.

Bu sebeple Topçu’nun tarih anlayışı, ne sağcı bir gelenekçilik ne solcu bir ilerlemeciliktir. O, bir ahlâk metafiziği inşa eder. Ve bu metafizikte tarih, hakkı aramanın sahnesidir. Hakkı aramayanların tarihi olur, ama medeniyeti olmaz.

Sonuç: Tarihin Vicdanla Dirilişi

Nurettin Topçu’ya göre insanlık, bugün bir “medeniyet krizi” değil, daha derin bir vicdan krizi yaşamaktadır. Beşerî tarih, bin yıllardır sürüp giderken, hâlâ bir “devr-i tekâmül”e erişememişse, bunun sebebi bilgi eksikliği değil; ahlâkın inkârıdır. Diriliş, teknikle değil; ancak vicdanla, isyanla ve hakka yönelişle mümkündür.

Bugün insanlığın en çok ihtiyaç duyduğu şey, geçmişin ibretini ve geleceğin mesuliyetini taşıyan ahlâklı fikir adamları, susmayan vicdanlar ve yanan ruhlardır. Ve bu dirilişin fikrî öncüsü, hiç kuşkusuz Nurettin Topçu’dur.

Yorum yapın