Paranın iki formu vardır. Bunlar asli para ve kaydi paradır. Asli para, nakit para ve madeni para olmak üzere iki çeşittir. Nakdi paranın üreticisi merkez bankası iken madeni paranın üreticisi darphanedir. Kaydi para ise ticari bankalarca gerçekleştirilen işlemler dolayısıyla ortaya çıkan borç ve alacakların kaydileştirilmesi vasıtasıyla oluşturulan ödeme araçlarıdır.
Böyle öğretilmesinden ve yeterince araştırılmamasından dolayı olduğunu düşünüyorum: paranın yalnızca merkez bankası tarafından yaratıldığı görüşü pek yaygındır. Ancak bu tek başına doğru değildir. Öyle ki İngiltere Merkez Bankası tarafından yayınlanan bir çalışmada modern dünyada bankaların nasıl para yarattıkları açıklanmış, uygulamadaki para yaratımına ilişkin kanının yanlış olduğu belirtilmiştir (Mcleay, Radia ve Thomas: 2014).
Bize öğretilen bankaların tasarruf fazlası bulunan kimselerden elde ettikleri fonları tasarruf açığı olan kimselere aktardıklarıdır. Literatürde finansal aracılık teorisi olarak ele alınan bu teoriye göre bankalar yalnızca paraya aracılık etmekte ve para miktarının artırılmasında herhangi bir rolleri bulunmamaktır.
Finansal aracılık teorisinin aksine kısmi rezerv teorisinde ise bankaların kollektif bir biçimde para yarattıkları ancak bu para yaratımı işlemi öncesinde merkez bankasınca yaratılan baz (rezerv) paraya ihtiyaç duydukları belirtilmektedir. Bu teoriye göre bankalar baz para formunda elde ettikleri mevduatların belirli bir kısmını yasal zorunluluklar gereği merkez bankasındaki hesaplarında tutmak zorundadırlar. Zorunlu karşılık dışında kalan rezervleri ise kredi açmak suretiyle kâr elde etme amacıyla kullanmaktadırlar. Bu teoriye göre banka tarafından borçlanıcıya açılan kredi, borçlanıcının bu krediyle borçlarını ödemesi ya da tasarruf yapması vb. şekillerde tekrar finansal sisteme dönecektir. Bu yeni fonlar için yine fonu elde eden banka tarafından zorunlu karşılık ayrılacak ve bu işlem sonrasında banka elinde kalan fazla rezervlerle kredi açacaktır. Bu işlemler tekrarlanarak devam edecek ve süreç sonunda bankacılık sistemi yeni mevduatlar formunda ilk aşamada eline geçen miktarın birkaç katı para yaratmış olacaktır.
Aktarılan iki teorinin aksine günümüz gerçekliğini en iyi açıklayan teori kredi yaratma teorisidir. Kredi yaratma teorisine göre bir banka, müşterisi ile kredi sözleşmesi yaptığında parayı yoktan yaratmaktadır. Bu işlem şu şekilde gerçekleşmektedir: kredi değerliliğine sahip birisi bankaya gider ve kredi talebinde bulunur. Müşterinin kredi değerliliğine sahip olması dolayısıyla banka bu talebi kabul eder ve bilançosunun aktif tarafına krediyi varlık olarak kaydeder. Kredinin bilançonun aktif tarafına kaydedilmesiyle eş zamanlı olarak bilançonun pasif tarafına da kredi miktarı kadar mevduat yükümlülüğü girilir ve böylelikle kredi yoktan yaratılmış olur. Bu işlemin gerçekleştirilmesi için herhangi bir yerden kaynak toplanmamıştır/aktarılmamıştır. Dikkatli okuyucular hemen bir şeyin farkına varmış olacaklardır, o da şudur: eğer banka bir varlık edinme niyetindeyse bunu koşulların uygun olması şartıyla karşıdaki kişi/kurum ya da edineceği finansal varlık fark etmeksizin gerçekleştirebilir. Bankanın yapması gereken tek şey yalnızca kendi bilanço hesaplarına birkaç giriş yapmaktır.
Peki bankalar bu işlemlerinde sınırlamaya tabi değiller midir? Bu soruyu Çetin’den (2023) hareketle açıklayalım.
Banka kredi kullandırdığında kredi miktarı kadar bilançosunun pasif tarafına müşteri mevduatı girdiği için bu mevduatın belirli bir kısmını zorunlu karşılık olarak ayırmalıdır. Bu noktada banka açısından müşterinin tutumu önem kazanmaktadır. Eğer müşteri parasını mevduat hesabında tutmak istiyorsa banka hesaptaki miktarın bir kısmı kadar zorunlu karşılık ayırmak zorundadır. Bu banka açısından iyi bir durumdur çünkü açtığı kredi için yalnızca zorunlu karşılık miktarı kadar bir maliyete katlanacaktır. Diğer taraftan müşterinin krediyi nakdi olarak kullanmak istemesi halinde ise banka kredi açmak suretiyle ödemeyi taahhüt ettiği bu miktarı nakdi olarak müşterisine vermek zorundadır. Her iki durumda da banka ihtiyaç duyduğu miktarı diğer müşterilerine mevduat faizi ödemek yoluyla, bankalararası para piyasasından borçlanmak yoluyla, varlıklarını satmak yoluyla ya da son çare olarak merkez bankasından borçlanmak yoluyla elde edebilir. Bu açıdan bakıldığında bankanın katlanacağı maliyetin kredilendirme faaliyetini sınırlandıran bir unsur olduğunu belirtebiliriz.
Müşterinin kredi riskliliği de bankanın kredi açmasını sınırlandırıcı bir unsurdur. Çünkü bankalar açacakları kredi karşılığında teminat olarak aldıkları varlıklar için öz sermaye ayırmakla yükümlülerdir.
Bankanın kredi açma iştahını sınırlandıran bu unsurların bu iştahı ne ölçüde sınırlandırdığı elbette sorgulanabilir. Çünkü ayırması gereken zorunlu karşılık miktarını merkez bankasından kendi yarattığı kaydi paralarla satın aldığı devlet tahvillerini teminat göstererek borçlanabilen ya da pekâlâ kredi tayınlamasına giderek riskli müşteriden teminat alıp kredi açmak yerine az riskli müşteriye teminatsız kredi açabilecek olan bir bankanın bu sınırlandırmaya ne kadar tabii olduğu elbette merak konusudur.
Evet keşke bankamız olsa… O vakit güzel paralar kazanabiliriz. Ancak kredilendirme neticesinde para yaratımı işleminde büyük bankaların daha büyük paya sahip olduklarını da belirmemiz lazım. Çünkü onların müşteri hacmi küçük bir bankanın müşteri hacminden kat ve kat daha fazladır. Müşteri hacminin büyük olması elbette kredi talebinde bulunabilecek müşteri sayısını da yükseltecektir. Bu noktada televizyonlarda/sosyal medyada vb. gördüğümüz %0 faizli (şu kadar) taksitli nakit avans reklamlarının da küçük bankalar için müşteri portföyünü artıracak bir büyüme çabası olduğunu ifade edebiliriz. Çünkü müşteri portföyünü artırmak vesilesiyle banka, kredi kullandırdığı durumda bu kredinin kendi müşterileri arasında transfer edilmesi ve dolayısıyla paranın başka bir yere transfer edilmeksizin kendi bilançosunda kalmasını sağlayarak açtığı/açacağı kredi için büyük miktarda maliyete katlanmaktan kaçınabilir. Ya da olası bir likidite krizi durumuna karşı kendini güvenceye alacak baz paraya müşteri hesaplarındaki paralar vesilesiyle daha kolay erişebilir. Para yaratımında bankaların rolünü anlamak hem politika tasarımı hem de yaygın olan (örnek olarak Friedmancı merkez bankasını topa tutan) yanlış yargıların son bulması açısından önemlidir. Aşağıdaki grafik bu durumu bizzat açıklamaktadır. Çünkü banka mevduatları toplam para miktarı içerisinde ciddi oranda paya sahiptir.
Grafik 1: Geniş Tanımlı M2 Para Arzı İçerisindeki Kamu Tarafından Yaratılan Paranın Miktarı

Kaynak: TCMB EVDS’den alınan M0 ve M2 para arzı verileri kullanılarak yazar tarafından oluşturulmuştur.
Grafikteki trend çizgisinden de görülebileceği üzere geniş tanımlı para arzı içerisinde bizzat merkez bankası ve darphane tarafından basılıp dolaşıma sürülen paranın payı her geçen yıl azalmıştır. 2005 yılında yaklaşık %9 dolaylarında olan bu oran 2024 yılı itibariyle %4 seviyesine düşmüştür.
Bu grafik doğrudan bunu göstermese de bizi elde edilen senyoraj geliri açısından devlet ile bankacılık sistemi arasındaki farkı düşünmeye sevk etmektedir. Sanıyorum ki bu da çalışmanın başlığındaki temenniyi güçlendirir.
Kaynakça
Çetin, Artuğ. 2023. Nomisma Bağımsız ve Milli Para Sistemi. 4. Baskı. Alfa Yayınları.
McLeay, Michael, Amar Radia, ve Ryland Thomas. 2014. “Money Creation In The Modern Economy”.
Porras, Adria Rodriguez. 2017. “Money Creation by Commercial Banks: A Comparative Analysis”. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, University of Vienna, Vienna.
Werner, Richard A. 2014a. “Can Banks Individually Create Money Out Of Nothing? — The Theories And The Empirical Evidence”. International Review of Financial Analysis 36:1-19. doi: 10.1016/j.irfa.2014.07.015 .
Werner, Richard A. 2014b. “How Do Banks Create Money, And Why Can Other Firms Not Do The Same? An Explanation For The Coexistence Of Lending And Deposit-Taking”. International Review of Financial Analysis 36:71-77. doi: 10.1016/j.irfa.2014.10.013.
Werner, Richard A. 2016. “A Lost Century In Economics: Three Theories Of Banking And The Conclusive Evidence”. International Review of Financial Analysis 46:361-79. doi: 10.1016/j.irfa.2015.08.014.
Yılmaz, Engin. 2020. “Parayı Kim Yaratır?” Vergi Dünyası 39(466).