Kamu Özel Ortaklıkları Üzerine: Risk ve Getiri Paylaşımı mı? Yoksa Kamu Eliyle Sermayedar Yaratma Projesi mi?

By Oğuz Öztunç

Kamu Özel Ortaklıkları Üzerine: Risk ve Getiri Paylaşımı mı? Yoksa Kamu Eliyle Sermayedar Yaratma Projesi mi?

By: Oğuz Öztunç

Kamu Özel Ortaklıklarını (bundan sonra KÖO olarak ifade edilecektir) özellikle yüksek maliyetli kamusal hizmetlerin sunulması işleminin uzun vadeli sözleşmeler çerçevesinde kamu ve özel kuruluşlar tarafından ortaklaşa gerçekleştirildiği işbirlikleri şeklinde tanımlamak mümkündür.

Yazında KÖO, hem devlet katılımı olmaksızın özel sektörün tek başına sunmaktan hem de devletin özel sektöre bırakmaktan imtina ettiği kamusal hizmet alanlarında kamunun finansman sorununa çözüm olarak geliştirilen bir model olarak ifade edilmektedir (Yusufoğlu, 2017:158).

Uygulanmaya başlandığı ilk yıllarda kamu tarafından yüksek maliyetli projelerin finansmanı için gerekli kaynağı temin etmenin alternatif bir yolu olarak değerlendirilen bu model zamanla özel sektörün tecrübe ve becerilerinden de yararlanılan bir model olarak değerlendirilmeye başlanmıştır (T.C. Kalkınma Bakanlığı, 2012:6-7).

KÖO kapsamında kurulan sözleşmeler ile uygulamaya geçirilmesi planlanan projeye ilişkin maliyet, risk ve getirilerin taraflar arasında paylaştırıldığı belirtilmektedir (T.C. Kalkınma Bakanlığı, 2012:6). Ancak bu modelin Türkiye pratiği incelendiğinde risk ve getiri paylaşımından ziyade uygulamanın sermayedar yaratma projesine evrildiğine yönelik şüpheler yükselmektedir. Bu yazıda neden böylesi şüphelerin ortaya çıktığını açıklamaya çalışacağım.

Bir KÖO’nda sunulması planlanan hizmete ilişkin projenin yüklenicisi projenin kaynağını bulmak, yatırımını gerçekleştirmek ve sözleşme vadesi dolana kadar projeyi işletmekle yükümlüdür (Öncü, 2018:3). Ancak bahse konu proje yüksek finansman maliyeti gerektirdiğinden ve yüklenici firmanın projeyi finanse edecek kadar yeterli özkaynağı bulunmamasından ötürü kaynak sağlama işlemi çoğunlukla piyasadan borçlanmak (kredi kullanmak) suretiyle gerçekleştirilmektedir. Bu borçlanma işleminde krediyi açan kurum kullandıracağı kredinin büyüklüğü nedeniyle bir kayba uğramamak adına çoğunlukla firmadan bir garanti talep etmekte ve bu kredilendirme işlemine ise kamu garantör şeklinde dahil olmaktadır (Emek, 2021; Özyıldız, 2018). Kamunun garantör olmasıyla birlikte gerekli kaynağı elde eden firmalar bu aşamadan sonra yatırımı gerçekleştirmekte ve projeyi işletmeye başlamaktadır.

Ancak projenin hayata geçirilmesi sürecinde kamu tarafından verilen garantiler elbette yalnızca borca ilişkin ödeme teminatıyla sınırlı değildir. İhale öncesinde projenin risklilik düzeyini düşürmek ve özel kurumları projeyi üstlenmeye teşvik etmek amacıyla kamunun kullanım, geçiş, gelir vb. şekillerde çeşitli garantiler verdiği (Yusufoğlu, 2017:167) ve hatta proje üstlenicisi firmaya belirli şartların sağlanması durumunda damga ve katma değer vergisi gibi çeşitli vergilerden muafiyet sağladığı da bilinmektedir (Tangün 2021).

Takip eden kısımda KÖO modelinin ülkemizdeki uygulamalarından bazı projeler kapsamında kamu tarafından yüklenici firmaya verilen çeşitli garantiler ele alınacaktır.

Cangöz, Emek ve Uyduranoğlu Karaca (2021:130) tarafından gerçekleştirilen projeksiyonlar çerçevesinde kamu tarafından proje yüklenicisi firmalara (i) havalimanı projelerinde 2021-2042 dönemi için toplamda 7.3, (ii) otoyol ve köprü projelerinde 2021-2042 dönemi için toplamda 32.1, (iii) şehir hastaneleri projelerinde 2021-2045 dönemi için toplamda 72.8 ve (iv) Akkuyu Nükleer Santrali projesinde 2021-2023 dönemi için toplamda 35.2 milyar dolarlık gelir garantisi sağlandığı hesaplanmıştır. Bu uygulama örneklerinde dikkat çeken bir husus kamu tarafından taahhüt edilen gelir garantisinin uzun bir zaman aralığını kapsadığıdır.

Kamu tarafından proje yüklenicilerine sunulan garantiler yalnızca gelir garantisiyle sınırlı değildir. Aynı zamanda kamu tarafından otoyol ve köprü projeleri kapsamında geçiş, havalimanı projeleri kapsamında yolcu, şehir hastaneleri projeleri kapsamında ise laboratuvar hizmetleri ve görüntüleme cihazları kullanımına (dolayısıyla hasta sayısına) yönelik garantiler sağlandığı da bilinmektedir.

Medyaya yansıyan bazı haberler, raporlar vb. incelendiğinde otoyol ve köprü, havalimanı gibi çeşitli projeler kapsamında kamu tarafından yükleniciye taahhüt edilen garantilerin tutturulamadığı ve gerçekleşmelerin taahhüt edilen garanti miktarının ekseriyetle altında kaldığı görülmektedir.

Örnek olarak otoyol ve köprü projelerinden Çanakkale Köprüsü için araç geçişine ilişkin verilen taahhütte 2024 yılı için yanılma payı %84 olarak gerçekleşirken (Sol Haber, 2025), havalimanı projelerinden Zafer Havalimanı için yolcu sayısına ilişkin verilen taahhütte ise 2024 yılı için yanılma payının %97 olarak gerçekleştiği bilinmektedir (yapi.com.tr, 2025). Aynı şekilde Sayıştay’ın Sağlık Bakanlığına ilişkin raporlarında şehir hastaneleri projelerine ilişkin çeşitli usulsüzlüklerin de olduğu raporlanmıştır (patronlardunyası.com, 2024).

Spesifik projeler açısından incelenmesi halinde cari ve geçmiş yıllarda yukarıda bahsedilen örneklere benzer şekilde birçok örnek bulunabilir. Bahse konu gerçekleşmelerden hareketle bazı çıkarımlar da yapmak mümkündür. Buna göre ya kamu tarafından yüklenicilere sunulan garantilere ilişkin hesaplamalarda ısrarla yanlışlık yapılmakta ya da kamu sunduğu garantilerde belirli kesimlere fazla cömert davranmaktadır.

Haliyle, böylesi çıkarımlar KÖO’nın bir risk ve getiri paylaşımı modelinden ziyade kamu eliyle sermayedar yaratım projesi şeklinde değerlendirilmesine neden olmaktadır. Bu durum, KÖO’nın şeffaflığı ve kamu faydası açısından sorgulanmasını elzem kılmakta ve modelin gerçek amacının ne olduğu konusunda kamuoyunda derin endişeler yaratmaktadır.

Her ne olursa olsun ben garanti ödemeleri hesaplamalarında idaremizin ısrarla hata yaptığına inanmak istiyor ve böylesi hataların tekrarlanmamasını temenni ediyorum. Yok eğer hata yapılmıyor ve bilinçli bir şekilde belirli kesimlere cömert davranılıyor ise aynı cömertliğin biz vatandaşlara da farklı şekillerde yapılmasını talep ediyorum.

Kaynakça

Cangöz, M. Coşkun, Uğur Emek ve Nurhan Uyduranoğlu Karaca. 2021. Türkiye’de Kamu-Özel İşbirliği Modeli Uygulaması: Etkin Risk Paylaşımına Yönelik Bir Model Önerisi. Ankara: Tepav.

Emek, Uğur. 2021.“Yap-İşlet-Devret projelerinde borç üstlenim taahhüdü mekanizması”. https://uemek.blogspot.com/2021/03/yap-isletdevret-projelerinde-borc.html.

Öncü, Torun Sabri. 2018. “Talan Yoluyla Sermaye Birikim Aracı Olarak Kamu Özel Ortaklığı: Verimsiz ve Pahalı Bir Finansman Modeli”.

Özyıldız, Hakan. 2018.“Kamu Özel Sektör İşbilirliği projelerine bu kadar garanti verilmeli mi?” http://www.hakanozyildiz.com/2018/01/kamu-ozel-isbilirligi-projelerine-bu.html.

patronlardunyası.com. 2024.“Sayıştay’dan hasta garantili şehir hastanelerinde usulsüzlük tespiti”. https://www.patronlardunyasi.com/sayistaydan-hasta-garantili-sehir-hastanelerinde-usulsuzluk-tespiti.

Sol Haber. 2025.“Çanakkale Köprüsü için 281 milyon avroyu aşkın garanti bedeli ödendi”. https://haber.sol.org.tr/haber/canakkale-koprusu-icin-281-milyon-avroyu-askin-garanti-bedeli-odendi-397216.

Tangün, Yağız Alp. 2021.“Yoksa Artık Kamu, Özel Sektör Faydasına mı Çalışıyor?” https://birikimdergisi.com/guncel/10556/yoksa-artik-kamu-ozel-sektor-faydasina-mi-calisiyor.

T.C. Kalkınma Bakanlığı. 2012. Dünyada ve Türkiye’de Kamu-Özel İşbirliği Uygulamalarına İlişkin Gelişmeler. T.C. Kalkınma Bakanlığı.

yapi.com.tr. 2025.“Zafer Havalimanı’nın 2024 Yılı Hata Payı Yüzde 97.49 Oldu”. http://www.yapi.com.tr/haberler/zafer-havalimaninin-2024-yili-hata-payi-yuzde-97-49-oldu_207530.html.

Yusufoğlu, Arkan. 2017. “Kamu Özel Ortaklığı Projelerinde Koşullu Yükümlülükler ve Mali Riskler: Avrasya Tüneli, Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprüleri Üzerine Bir Değerlendirme”. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 156-74.

Yorum yapın