İsyan, İrfan ve İnşa: Topçu’dan Bahçeli’ye Anadolu Ahlakının Siyasallaşması

By Gök Börü

İsyan, İrfan ve İnşa: Topçu’dan Bahçeli’ye Anadolu Ahlakının Siyasallaşması

By: Gök Börü

Giriş: Türk Siyasetinde Ahlakî Bir Çizgi Arayışı

Türk düşünce geleneğinde siyasetin meşruiyeti çoğu zaman güce, otoriteye veya ideolojik üstünlüğe dayandırılmıştır. Ancak tarihsel olarak bu meşruiyetin ahlaki temeller üzerinden tartışıldığı örnekler de vardır.

Bu bağlamda, Nurettin Topçu’nun “isyan ahlakı” teorisi ile Devlet Bahçeli’nin siyasi pratiği arasında kurulan köprü, Türk siyasetinde ahlaki merkezli bir yönelişin izini sürmemize olanak tanır.

Bu makale, hem tarihsel hem sosyolojik hem de felsefi düzeyde bu çizgiyi takip etmektedir.

Tarihsel Zemin: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İsyan ve Meşruiyet Kavramları

Osmanlı siyasi geleneğinde isyan çoğunlukla dini veya hanedana sadakat üzerinden meşrulaştırılmış ya da bastırılmıştır. II. Mahmud dönemiyle birlikte merkezileşen devlet, ayanlar ve taşra isyanlarına karşı daha katı bir duruş sergilemiş; bu da siyasetin halktan kopmasına yol açmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte, bu sefer seküler-pozitivist bir sistemin inşasında, eski irfani gelenekler sistem dışı ilan edilmiştir. Ancak toplumun alt yapısında yaşayan bu gelenekler hiçbir zaman yok olmamış, özellikle Cumhuriyet’in kimlik krizlerinde yeniden yüzeye çıkmıştır.

İşte bu tarihsel süreklilik içinde Nurettin Topçu’nun “Anadolu İnkılabı” tezi, geçmişin ruhunu geleceğin tasarımına dönüştürme çabası olarak okunabilir. Devlet Bahçeli’nin siyasi duruşu da benzer biçimde, sistem içi bir meşruiyet mücadelesini irfanî ve ahlaki temellerle yürütmektedir.

Topçu’nun Fikri Mirası: İsyan Ahlakı ve Anadolu İnkılabı

Nurettin Topçu, bireyin yalnızca siyasal otoriteye değil, ahlaki zafiyete, zulme ve yozlaşmaya karşı da sorumlu olduğunu savunur. O’na göre isyan, yıkıcı değil yapıcı olmalıdır. Topçu’nun “isyan ahlakı” bu bağlamda hem bireysel hem toplumsal bir görevdir.

Bu anlayışın kurumsal karşılığı “Anadolu İnkılabı”dır. Bu inkılap, Batı tipi devrimlerden farklı olarak topyekûn bir zihniyet değişimini hedefler. İrfan temelli bu devrimde, temel aktör “iman sahibi aksiyon insanı”dır. Topçu’nun inkılabında merkezde ahlak, iman ve cemiyet vardır. Onun inkılabı, tanklarla değil kalemle, zorlama ile değil ikna ile yapılır.

Siyaset Sosyolojisi Perspektifi: Milliyetçilik, Toplum ve Ahlaki Otorite

Siyaset sosyolojisi açısından değerlendirildiğinde, hem Topçu’nun hem Bahçeli’nin yöneldiği “cemiyetçilik” anlayışı, birey-toplum ilişkisini rasyonel kurumlar kadar ahlaki normlar üzerinden şekillendirir. Bu yaklaşım, Weber’in “meşru otorite” tipolojisi içinde “karizmatik ve geleneksel otorite”nin sentezi olarak değerlendirilebilir.

Bahçeli’nin siyasal dili, modern devlet yapısına sadık kalmakla birlikte, onu irfanla temellendirmeyi amaçlar. Bu yönüyle Bahçeli, Weberyen anlamda bir “ahlaki lider” tipi inşa eder. Aynı zamanda Emile Durkheim’ın “kolektif bilinç” tanımıyla uyumlu biçimde, siyaseti bir toplumsal normlar düzeni olarak yorumlar.

Devlet Bahçeli’nin Siyasal Pozisyonu: Sistemin İrfanla Dönüştürülmesi

Devlet Bahçeli’nin siyasetinde görülen sistem içi ama dönüştürücü yaklaşım, Topçu’nun “itaatkâr isyan” fikrine karşılık gelir. Bahçeli, devletin varlığını sorgulamak yerine, o devleti milletin ruhuna uygun hale getirmeyi hedefler. Bu bağlamda açılım süreci gibi projelere karşı geliştirdiği tutum, konformist değil; irfanî bir başkaldırıdır.

Bahçeli’nin 15 Temmuz sonrası geliştirdiği “milli mutabakat siyaseti”, yalnızca stratejik bir hamle değil; Topçu’nun tanımladığı “millet vicdanı”nın siyasal alana taşınmasıdır. Cumhur İttifakı’nın kuruluşu da bu irfani-siyasal çizginin somutlaşmış halidir: cemiyetin bekası, ahlakın tesisi ve düzenin manevi temellerle güçlendirilmesi.

İrfan ve Ahlak Ekseninde Birleştirici Siyaset: Sadakat, Direniş ve Toplumsal Denge

Topçu’nun irfan anlayışı, bilgiyle değil hikmetle şekillenir. Bahçeli de siyasetini bu hikmete yaslayarak inşa eder. Siyaset, teknik bir yönetim değil; erdemli bir irade gösterisidir. Bu anlayışta sadakat, bireyin devlete değil, milletin ruhuna duyduğu bağlılıktır. Direniş, saldırı değil; yozlaşmaya karşı bir korumadır. Toplumsal denge ise bireysel hakların ötesinde, toplumsal sorumluluklarla sağlanır.

Bu çerçevede, Bahçeli’nin söylemlerinde sıkça yer bulan kavramlar –“birlik”, “dirlik”, “vicdan”, “emanet”, “milletin sesi”– Topçu’nun kavramsal evreniyle örtüşmektedir. Her iki figür de siyaseti “hizmet” değil, “emanet” olarak görür.

Sonuç: Gelenekten Geleceğe Ahlak Merkezli Bir Siyasi Yönelim

Nurettin Topçu’nun Anadolu İnkılabı tezi, Devlet Bahçeli’nin siyasetinde bir eylem kılavuzuna dönüşmüştür. Bu çizgi, ne geleneksel muhafazakârlık ne de devrimci radikalizm ile örtüşmektedir. Burada söz konusu olan, Anadolu irfanından beslenen ahlak merkezli bir yeniden inşa projesidir.

Bahçeli’nin siyaseti, Topçu’nun tanımladığı “imanlı aksiyon insanı” modelinin siyasal karşılığıdır. O, siyasetle iktidar üretmek değil; milletin vicdanında karşılık bulan bir anlam inşa etmek istemektedir. Böylece Topçu’nun felsefi düzlemde kurduğu “isyan ahlakı”, Bahçeli’nin siyasal pratiğinde “irfanla isyan, ahlakla inkılap” olarak tecessüm etmiştir.

Yorum yapın