Henry Kissinger’ın Diplomasi adlı eseri, dünya tarihindeki önemli diplomatik gelişmeleri ve büyük liderlerin dış politika stratejilerini ele alır. Kissinger, güç dengesi, realizm ve uluslararası ilişkilerde uzun vadeli stratejilerin önemini vurgularken, Batı merkezli bir bakış açısıyla Avrupa, Amerika ve Asya’daki diplomatik süreçleri değerlendirir. Kitapta üç ana tema öne çıkar: güç dengesi ve realizm, ulusal çıkar ve pragmatik liderlik ile Amerikan dış politikası ve dünya düzeni. Kissinger, güç dengesinin uluslararası sistemin istikrarını sağlamadaki rolünü analiz eder ve realist bir perspektiften diplomasi anlayışını açıklar. Liderlerin ulusal çıkarlarını koruma biçimlerini ve pragmatik kararlarını değerlendirirken, ABD’nin yükselişi ve küresel diplomasideki rolünü tartışır (Kissinger, 2017: 10-13).
Kissinger, kitabında tarihi olayları kronolojik ve analitik bir şekilde ele alır. Avrupa diplomasisinin doğuşu ve güç dengesi sisteminin kurulması, 1648 Westphalia Barışı ile başlayan modern ulus devlet sürecini kapsar (Kissinger, 2017: 13). Napolyon Savaşları ve 1815 Viyana Kongresi, Avrupa’da güç dengesinin nasıl yeniden şekillendiğini gösterirken, Avusturya Başbakanı Klemens von Metternich’in diplomasi anlayışı özellikle vurgulanır (Kissinger, 2017: 71-72). 1871-1890 yılları arasında Almanya’nın birliğini sağlayan Otto von Bismarck’ın diplomatik hamleleri, Avrupa’da güç dengesini nasıl koruduğunu gözler önüne serer (Kissinger, 2017: 9). Kissinger, I. Dünya Savaşı’nın temel nedenlerini ve Avrupa’daki güç dengesi bozulmasının sonuçlarını değerlendirirken, Versailles Antlaşması’nın uluslararası düzeni nasıl şekillendirdiğini inceler (Kissinger, 2017: 213-223). II. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş’ın temelleri bağlamında Adolf Hitler’in dış politika stratejileri, savaşın diplomatik hatalarla nasıl şekillendiği ve büyük liderlerin stratejik hamleleri analiz edilir. Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt ve Joseph Stalin’in savaş süresince izlediği politikalar ayrıntılı olarak ele alınır (Kissinger, 2017: 282-288).
Soğuk Savaş döneminde ABD’nin küresel liderliği incelenirken, George Kennan’ın çevreleme politikası ve ABD’nin Sovyetler Birliği’ne karşı geliştirdiği stratejiler ele alınır (Kissinger, 2017: 428-429). Vietnam Savaşı ve Nixon Doktrini, Kissinger’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Dışişleri Bakanı olarak oynadığı rol üzerinden değerlendirilir. Kissinger, özellikle Nixon’un 1972’de Çin’e yaptığı ziyareti ve ABD-Çin yakınlaşmasını, diplomatik başarı açısından önemli bir dönüm noktası olarak yorumlar (Kissinger, 2017: 700-709). Soğuk Savaş sonrası dünya düzeni bağlamında, Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte uluslararası sistemde yaşanan değişimler ve yeni tehditler analiz edilir.
Kitap, realizm perspektifiyle yazılmış olup, güç dengesi ve ulusal çıkarların diplomaside belirleyici olduğunu savunur. Kissinger, diplomasiyi ideallerle değil, gerçek politik çıkarlarla yönlendirilmesi gereken bir alan olarak görür. Metternich, Bismarck, Theodore Roosevelt ve Richard Nixon gibi liderlerin diplomatik başarılarını öne çıkarırken, özellikle Nixon’un Çin açılımını büyük bir stratejik başarı olarak değerlendirir. Ancak kitap, Batı merkezli bakış açısı nedeniyle eleştirilmiştir. Kissinger, uluslararası ilişkileri büyük ölçüde Batı perspektifinden ele almakla, diplomaside yumuşak güç ve etik değerleri yeterince değerlendirmemekle suçlanmıştır. Ayrıca ABD’nin dış politikasını olumlayarak, özellikle Nixon dönemi politikalarını eleştirmekten kaçındığı öne sürülmüştür.
Henry Kissinger’ın Diplomasi adlı eseri, uluslararası ilişkiler alanında klasik bir eser olarak kabul edilir. Kissinger, tarihi olayları analitik bir şekilde ele alarak, güç dengesi ve diplomatik manevraların uluslararası sistemdeki rolünü gözler önüne serer. Kitap, özellikle uluslararası ilişkiler, tarih ve politika alanında çalışan akademisyenler, diplomatlar ve stratejistler için önemli bir kaynaktır. Ancak Batı merkezli ve realizm odaklı yaklaşımı göz önünde bulundurularak okunması gerekir. Eser, güç dengesi ve realizmin diplomatik ilişkilerde belirleyici olduğunu, uluslararası sistemde istikrar sağlamanın diplomatik manevralar açısından kritik bir öneme sahip olduğunu ve tarihsel olaylar ile liderlerin stratejik kararlarının günümüz dünya düzenini anlamada önemli dersler sunduğunu gösterir.
Günümüz ABD dış politikalarının analizi
Henry Kissinger’ın Diplomasi kitabındaki temel analizlerden yola çıkarak günümüz Amerikan dış politikasına dair bazı çıkarımlarda bulunabiliriz. Kitap, uluslararası ilişkileri güç dengesi, realizm ve pragmatik diplomasi çerçevesinde ele alır. Günümüzde ABD dış politikası da büyük ölçüde bu perspektiften değerlendirilebilir. Kissinger, Avrupa merkezli güç dengesi sistemini incelerken, ABD’nin Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu güç olarak yükseldiğini vurgular. Ancak günümüzde ABD, Çin’in ekonomik ve askeri gücünün artışı, Rusya’nın jeopolitik hamleleri ve Avrupa’nın stratejik özerklik arayışı nedeniyle çok kutuplu bir dünyayla karşı karşıya. Kissinger’ın güç dengesi teorisine göre ABD’nin bu yeni sistemde yerini koruyabilmesi için Çin ile ekonomik ve askeri rekabeti yönetmesi, NATO ve Hint-Pasifik bölgesindeki müttefikleriyle koordinasyon sağlaması ve Rusya’nın Avrupa üzerindeki etkisini dengelemesi gerekir.
Kissinger, Diplomasi kitabında Çin ile ilişkilerde pragmatik bir yaklaşımı savunur ve Nixon’un Çin açılımını büyük bir stratejik başarı olarak değerlendirir. Günümüzde ABD-Çin ilişkileri büyük ölçüde rekabet odaklıdır, ancak ticaret, yapay zekâ ve çip teknolojileri gibi alanlarda karşılıklı bağımlılık devam etmektedir. Güney Çin Denizi ve Tayvan gibi konularda askeri gerilim yükselse de iki ülke doğrudan bir çatışmadan kaçınmaya çalışmaktadır. Kissinger’ın önerdiği gibi, diplomatik kanalların açık tutulması ve kontrollü rekabet stratejisi izlenmesi ABD’nin çıkarlarına uygundur.
Kissinger, ABD’nin küresel liderliği sürdürmek için diplomasi, askeri güç ve ekonomik üstünlüğü dengelemesi gerektiğini savunur. Bugün ABD’nin küresel liderliği üç temel faktörle şekilleniyor: Askeri güç, ekonomik rekabet ve demokrasi söylemi. ABD, NATO, Hint-Pasifik müttefikleri ve askeri üsler aracılığıyla küresel askeri varlığını sürdürüyor. Kissinger’ın güç dengesi teorisine göre ABD, rakiplerine karşı caydırıcılığı korumak için askeri varlığını dikkatli bir şekilde yönetmelidir. Ekonomik açıdan ABD, Çin ile olan ticaret savaşları, Rusya’ya yönelik yaptırımlar ve Avrupa ile teknoloji politikaları konusunda farklı görüş ayrılıkları yaşamaktadır. Kissinger’ın pragmatik yaklaşımı burada devreye girerek, ekonomik çıkarların uluslararası ilişkilerde belirleyici bir rol oynadığını gösterir. Son olarak, Biden yönetimi, demokrasi söylemini öne çıkararak Çin ve Rusya gibi otoriter rejimlere karşı ideolojik bir mücadele başlatmıştır. Bu, Kissinger’ın pragmatik yaklaşımıyla zaman zaman çelişmektedir.
Kissinger, Diplomasi kitabında Avrupa’nın güç dengesi açısından kritik olduğunu vurgular ve Rusya’nın Batı ile olan ilişkilerini tarihsel bağlamda analiz eder. Günümüzde ABD’nin Rusya politikası Ukrayna Savaşı ve NATO’nun güçlendirilmesi ile şekillenmektedir. Kissinger, 2014’te Kırım’ın ilhakı sonrası Ukrayna’nın tarafsız kalmasını önerirken, günümüzde ABD Ukrayna’ya güçlü destek vermektedir. Ancak, uzun vadede Avrupa’nın istikrarı için diplomasi ve müzakere seçeneklerinin de değerlendirilmesi gereklidir. Almanya ve Fransa ile koordinasyon da ABD için kritik bir unsurdur. Kissinger’a göre ABD, Avrupa’daki müttefikleriyle uyum içinde hareket etmelidir. Günümüzde Washington, Avrupa’nın güvenlik politikalarında daha bağımsız olmasını desteklemektedir, ancak ekonomik ve askeri koordinasyon kritik önem taşımaktadır.
Kissinger, Orta Doğu’daki dengeleri yönetmek için pragmatik diplomasiye vurgu yapar ve İsrail-Arap ilişkilerinde dikkatli bir arabuluculuk önerir. Günümüzde ABD’nin Orta Doğu politikası İsrail-Filistin çatışması ve İran ile nükleer müzakereler gibi konularla şekillenmektedir. Kissinger’ın yaklaşımına benzer şekilde ABD, İsrail’e desteğini sürdürürken, Arap dünyasıyla ilişkilerini korumaya çalışmaktadır. Ancak son dönemde Filistin konusunda baskılar artmıştır. İran ile olan ilişkilerde ise Kissinger’ın önerdiği gibi ABD, müzakereleri sürdürse de baskı politikasını da devam ettirmektedir.
Henry Kissinger’ın Diplomasi kitabındaki temel ilkeler günümüz Amerikan dış politikasını anlamakta önemli bir çerçeve sunmaktadır. Güç dengesi, realizm ve pragmatizm unsurları halen belirleyici faktörlerdir. Ancak ABD, Kissinger’ın önerdiği denge ve uzun vadeli strateji yaklaşımını her zaman uygulayamamaktadır. Özellikle Çin ile artan gerilim, Orta Doğu’daki belirsizlikler ve Avrupa’nın güvenlik politikalarındaki değişimler ABD’nin dış politikasının dinamiklerini şekillendirmeye devam etmektedir.
Kaynak
Kissinger H., Diplomasi, Türkiye İş bankası Kültür Yayınları. 2017.