Eldivenin Eli Sarması: Tutarlılık ve Bütünlüğün Önemi

By Gök Börü

Eldivenin Eli Sarması: Tutarlılık ve Bütünlüğün Önemi

By: Gök Börü

Bir akademisyenin kaleme aldığı makale, bir eldivenin eli sarması gibi bütünlüklü ve kusursuz bir şekilde ilerlemelidir. Eldiven, elin her kıvrımına oturur; boşluk bırakmaz, ne fazla daraltır ne de gevşeklik gösterir.

Aynı şekilde, bir akademik çalışma da okuyucunun zihninde boşluk bırakmayacak, tutarlılığını kaybetmeyecek ve sözü gereksiz tekrarlara ya da dağınık fikirlere boğmayacak biçimde inşa edilmelidir.

Bu benzetme, yalnızca akademik yazılar için değil, hayatın her alanındaki üretimler için geçerlidir. Bir konuşma yaparken de, bir sanat eserini icra ederken de, hatta gündelik iletişimde bile bütünlük ve tutarlılık önemlidir. Düşünce ile ifade arasındaki uyum, insanın ciddiyetini ve samimiyetini ortaya koyar.

Makale yazımında veya herhangi bir entelektüel çalışmada “sekmeden, aksamadan, sendelemeden” ilerlemek, zihinsel disiplinin göstergesidir. Düşünceler birbiriyle bağdaşmalı, her yeni cümle öncekini destekleyip derinleştirmeli, okuru bir nehrin akışı gibi doğal bir şekilde nihai sonuca taşımalıdır.

Aksi hâlde, kopukluklar, gereksiz tekrarlar ya da savrulmalar okuyucunun güvenini zedeler. Eldivenin gevşekliği nasıl ki elde huzursuzluk yaratırsa, yazının tutarsızlığı da okuyucuda rahatsızlık ve dağınıklık hissi uyandırır.

Burada asıl mesele, form ve içerik arasındaki dengedir. Eldiven yalnızca şekil değil, işlev de taşır; hem eli korur hem de onun hareketini kolaylaştırır. Benzer biçimde, yazının biçimi (dil, üslup, kurgulama) içeriği taşır, korur ve anlaşılır kılar. Eldiven ele yakışmadığında hareket kabiliyeti sınırlanır; yazı da düşünceye uymadığında fikirler daralır ya da kaybolur.

Sonuçta, akademik veya düşünsel her üretim, okuyucuya yalnızca bilgi değil aynı zamanda güven duygusu da vermelidir. Bu güven, yazarın düşüncelerini istikrarlı, berrak ve bütünlüklü bir şekilde aktarmasıyla sağlanır.

Eldivenin eli sarması gibi yazının da okuru sarması, onu boşlukta bırakmaması gerekir. Çünkü hakikat arayışında en büyük erdem, düşüncenin ve ifadenin aynı kararlılık ve tutarlılıkla yürümesidir.

Bir akademik makale, yalnızca fikirlerin sıralandığı bir metin değildir; aynı zamanda bir zihnin berraklığını, bir aklın düzenini ve bir ruhun sabrını yansıtır. Nasıl ki bir eldiven, eli boşluk bırakmadan, hiçbir kıvrımı atlamadan sararsa; bir makale de konusunu aynı sıkılık ve bütünlükle kuşatmalıdır.

Eldivenin eli sarması, hem koruma hem de uyum işlevi görür. Makale de böyledir: okurunu korur, düşünceyi dağılmaktan alıkoyar, bütünlüklü bir yolculuğa çıkarır.

Akademik bir çalışmada “sekme, aksama, sendeleme” olmaması, yalnızca biçimsel bir kaygı değildir. Bu, düşüncenin kendi iç ahenginin dışavurumudur. Bir fikirden diğerine geçerken boşluk bırakmamak, okuyucunun zihninde hiçbir tereddüt doğurmamak, düşünceyi örten değil açan bir metin kurmak gerekir. Çünkü kopukluk, yalnızca yazının değil düşüncenin de dağınıklığına işaret eder.

Bu durum, yalnızca akademik çalışmalarda değil, hayatın bütün alanlarında geçerlidir. Bir konuşma, bir sanat eseri, hatta günlük hayatta yapılan en basit bir iş dahi aynı özenle yapılmalıdır. Zira insanın ortaya koyduğu her şey, onun iç düzenini ve disiplinini yansıtır. Eldivenin eli sımsıkı sarması, özensizliğe yer bırakmayan, “tam” olma halini sembolize eder.

Dolayısıyla akademisyen için makale, sanatçı için eser, işçi için emek, anne için şefkat, devlet adamı için karar aynı ilkeye bağlıdır: Bütünlüğü bozmadan, sekmeden, sarsılmadan ilerlemek.

Hayatın her alanında değerli olan şey, işin başından sonuna kadar gösterilen bu titizlik ve bütünlük duygusudur.

Yorum yapın