ÖZET
Bu makale, modern çağın üç büyük düşünsel damarını temsil eden Karl Marx, Mirsaid Sultan-Galiev ve Nurettin Topçu’yu bir arada ele alarak toplumsal adalet fikrinin üç farklı entelektüel gelenekte nasıl vücut bulduğunu irdelemektedir. Marx, diyalektik materyalizm temelinde sınıf çatışmasını tarihin itici gücü olarak yorumlarken; Sultan-Galiev, Doğu halklarının bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesini sosyalist milliyetçilikle sentezlemiştir. Nurettin Topçu ise bu seküler yönelimlerin ötesinde ahlak temelli bir manevî devrim anlayışı ortaya koyar. Bu çalışmada üç düşünür arasında karşıtlıkların ötesine geçilerek, insanın özgürleşme sürecindeki ortak izlekler açığa çıkarılmaktadır.
1-GİRİŞ: ZAMANIN RUHU VE ÜÇ AYRI YANIT
Modern toplumun krizleri –sömürü, eşitsizlik, yabancılaşma, inanç buhranı– 19. ve 20. yüzyıllarda bir dizi ideolojik çözüm arayışını doğurmuştur. Bu arayışların temel ekseninde, insanın hangi temelde özgürleşeceği sorusu yatar. Karl Marx bu soruya ekonomik üretim ilişkileri temelinde, Mirsaid Sultan-Galiev ulusal ve emperyal çelişkiler düzleminde, Nurettin Topçu ise bireysel irfan ve ahlak temelli bir dirilişle yanıt verir.
Modern dünya, 19. ve 20. yüzyıllarda şekillenen üç temel düşünce ekseninde derin dönüşümler yaşamıştır: Sosyalizm, milliyetçilik ve ahlak temelli manevî diriliş. Bu üç ideolojik damar, farklı zaman ve mekânlarda farklı tepkiler üretmiş, düşünürler aracılığıyla kendi bağlamlarında sistematik fikriyatlara dönüşmüştür. Bu makalede Karl Marx’ın diyalektik materyalizm temelinde kurduğu sosyalist toplum tahayyülü, Mirsaid Sultan-Galiev’in Doğu merkezli milliyetçi sosyalizm arayışı ve Nurettin Topçu’nun irfan-ahlak merkezli isyan metafiziği karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır.
Bu üç düşünür, görünürde farklı ideolojik eksenlerde yer alsalar da özünde adalet, özgürlük ve toplumsal kurtuluş fikrini merkeze almışlardır. Aralarındaki temel farklar, bu idealleri hangi kaynaklarla temellendirdikleri ve hangi epistemolojik zemin üzerine inşa ettikleridir. Bu üç düşünür, farklı coğrafyalarda (Avrupa, Rusya ve Anadolu), farklı zeminlerde düşünsel mücadele vermiştir. Ne var ki hepsi, bir adalet ve kurtuluş ideali etrafında birleşir. Fark, bu ideali nasıl tanımladıkları ve hangi epistemolojik kaynaklarla temellendirdiklerindedir.
2. KARL MARX: DİYALEKTİK MATERYALİZM VE TARİHİN MOTORU OLARAK SINIF MÜCADELESİ
Karl Marx (1818–1883), modern sosyalist düşüncenin kurucu figürü olarak, toplumsal yapıları tarihsel diyalektik süreç içinde açıklamıştır. Ona göre tüm toplumsal gelişme, üretim ilişkilerindeki çatışmaların bir sonucu olarak evrilir. Marx’ın temel yöntemi, diyalektik materyalizmdir: Tarih, idealist bir süreç değil, maddi koşulların belirlediği zorunlu bir ilerleyiştir.
Karl Marx: Ekonomik Temelli Tarihsel Diyalektik
Marx’a göre tarih, maddî üretim araçları ile bu araçların mülkiyeti üzerindeki mücadelelerden doğar. Birey, ideolojik ya da kültürel bir özne değil; içinde bulunduğu ekonomik sistemin belirlediği bir pozisyondur. “Varlık bilinci belirler” önermesi, düşüncenin ve ahlakın da maddi koşullara bağlı olduğunu ifade eder. Dini, “halkın afyonu” olarak gören Marx, toplumsal değişimi ancak sınıf mücadelesiyle mümkün görür.
- Marx’a göre insanlık tarihi, efendi-köle, feodal-senyör, burjuva-proleter gibi zıt sınıflar arasındaki sınıf mücadelesi tarihidir.
- Bu mücadele, son aşamada kapitalizmin yıkılması ve proletaryanın egemenliğinde sınıfsız bir toplumun kurulmasıyla sonuçlanacaktır.
- Marx için devrim, zorunlu tarihsel bir sıçramadır; ahlakî ya da kültürel bir ideal değil, maddi koşulların zorunlu sonucudur.
Burada dikkat çekici olan, Marx’ın insanı “homo economicus” (ekonomik insan) olarak değerlendirmesi ve kültürel/manevî değerleri üst yapı öğeleri olarak ikincil konuma yerleştirmesidir.
3. MİRSAİD SULTAN-GALİEV: DOĞU MİLLETLERİNİN SOSYALİST MİLLİYETÇİLİĞİ
Mirsaid Sultan-Galiev (1892–1940), Sovyetler içinde yetişmiş, ancak Batı merkezli sosyalist kuramların Doğu halkları için yetersiz olduğunu savunan bir Tatar aydınıdır. Ona göre klasik Marxizm, Batı proletaryasının koşullarına göre şekillenmiş ve emperyalist sömürünün doğrudan mağduru olan Doğu halklarını göz ardı etmiştir.
Sultan-Galiev: Emperyalizme Karşı Sosyalist Milliyetçilik
Sultan-Galiev, Marx’ın sınıf teorisini kabul etmekle birlikte, bunun Doğu toplumları için yetersiz olduğunu savunur. Ona göre Batı’nın burjuvazisi yalnızca kendi proletaryasını değil, Doğu halklarını da sömürmektedir. Bu nedenle Doğu’nun kurtuluşu, sadece sınıf mücadelesiyle değil, millî bağımsızlık mücadelesiyle birlikte yürütülmelidir. Bu yaklaşım, ona göre İslam’ın sosyal adalet ilkeleriyle çelişmez; bilakis bu miras, Doğu’nun kolektif bilincidir.
- Sultan-Galiev’in geliştirdiği teori “Sosyalist Milliyetçilik” olarak adlandırılır. Bu, hem emperyalizme karşı bir bağımsızlık mücadelesi hem de sınıfsal sömürünün ortadan kaldırılması çabasını içerir.
- Ona göre Doğu toplumlarında kurtuluş, sadece sınıf temelinde değil, uluslar ve medeniyetler arası eşitsizliklerin giderilmesiyle mümkündür.
- Bu bağlamda, Batı’nın teknik ve ekonomik ilerlemesine karşı Doğu’nun kültürel ve tarihî mirası, bir direniş alanı olarak vurgulanır.
Sultan-Galiev, Bolşeviklerle girdiği fikir ayrılığı nedeniyle sistem dışına itilmiş ve uzun süre görmezden gelinmiştir. Fakat onun düşüncesi, post-kolonyal kuramların ve İslam dünyasındaki sol-milliyetçi arayışların öncülü olarak yeniden keşfedilmiştir.
4. NURETTİN TOPÇU: İRFAN, AHLÂK VE İSYAN METAFİZİĞİ
Nurettin Topçu (1909–1975), Türkiye’de hem maneviyat hem de toplumcu adalet fikrini birleştiren nadir düşünürlerden biridir. Fransa’da Henri Bergson ve Maurice Blondel etkisiyle şekillenen düşüncesi, Batılı pozitivist akıllara karşı irfan ve ahlâk temelli bir diriliş tasavvuru sunar.
Nurettin Topçu: Ahlak Temelli İsyan ve İrfan Devrimi
Topçu, hem Marx’ın maddeci tarih anlayışını hem de milliyetçiliğin seküler ve etnik yönelimini aşan bir yerde durur. Ona göre insanın gerçek devrimi, ahlakî ve manevî bir silkiniştir. İsyan, adaletsizliğe ve zulme karşı çıkmakla birlikte, bir öfke değil; sorumluluk ve merhametle yoğrulmuş bir başkaldırıdır. Onun düşüncesinde İslam, sadece bir inanç değil; ahlakî bir inşa sistemidir. Anadolu irfanı, bu sistemin kadim taşıyıcısıdır.
- Topçu’nun temel kavramı “İsyan Ahlâkı”dır. Bu, sadece siyasi bir başkaldırı değil; ahlâkî ve ruhsal bir silkiniştir. Zulme, haksızlığa, sömürüye karşı bir içsel ayağa kalkıştır.
- Ona göre gerçek devrim, ahlâkî temellere dayanmadıkça yozlaşmaya mahkûmdur. Dolayısıyla, Marx’ın salt maddi düzlemde kurguladığı devrim anlayışının karşısına “ahlakî devrimi” koyar.
- İslam’ın ruhunu taşıyan “Anadolu irfanı” onun için Batı’nın sekülerleşmiş aklından daha derin ve kapsayıcıdır. Bu irfan, hem bireysel ahlâkı hem de toplumsal adaleti içerir.
Topçu, ne Batı tipi materyalist sosyalizmi ne de etnik temelli milliyetçiliği benimser. Onun çizdiği yol, “ahlâkçı bir toplumculuk”tur: ne sınıf savaşı ne de kavim üstünlüğü, sadece adalet, merhamet ve inançla yoğrulmuş bir sosyal düzen.
5. Üç Düşünür, Üç Adalet Yolu; Din Ahlak ve Maneviyat Karşısında Üç Bakış
- Marx dinin “aldatıcı bir teselli” olduğunu savunur. Ona göre din, mevcut ekonomik düzenin yarattığı acılara karşı ruhsal bir uyuşturucudur. Dolayısıyla, devrim için dinî yapılar yıkılmalıdır.
- Sultan-Galiev, Marx’tan farklı olarak dini tümüyle reddetmez. İslam’ı Doğu toplumlarının tarihî birliğinin ve direniş ruhunun taşıyıcısı olarak görür. Ona göre İslam, Batı burjuvazisine karşı bir toplumsal adalet ideolojisi olarak yeniden yorumlanabilir.
- Topçu, İslam’ı hem bir inanç hem de bir varoluş felsefesi olarak değerlendirir. Dinin özü, şekilden değil; ahlâk ve irfandan ibarettir. Tasavvufla yoğrulmuş bu anlayış, bireyi nefsinden arındırarak toplumsal sorumluluğa taşır.
Kriter | Marx | Galiev | Topçu |
Ontolojik Temel | Diyalektik materyalizm | Tarihsel materyalizm + millî ruh | Metafizik ahlâk ve irfan |
Ana Hedef | Sınıfsız toplum | Sömürüsüz ve bağımsız Doğu | Ahlâk temelli adil toplum |
Devrim Anlayışı | Zorunlu tarihsel çatışma | Emperyalizme ve sınıfa karşı çift yönlü devrim | Ahlâkî başkaldırı, içsel devrim |
Kültür ve Din | Üst yapı, ikincil | Stratejik değeri var | Temel değer ve yapı taşı |
Adalet Yolu | Ekonomik eşitlik | Ulusal özgürlük + sosyal eşitlik | Ahlâkî sorumluluk + sosyal dayanışma |
6-Devrim Anlayışları; Zorunlu Dönüşüm, Kültürel Direniş ve Ahlaki Yükümlülük
Düşünür | Devrim Anlayışı | Motivasyon Kaynağı | Hedeflenen Toplum |
Karl Marx | Zorunlu tarihsel çatışma | Maddî eşitsizlik | Sınıfsız, özel mülkiyetsiz toplum |
Sultan-Galiev | Emperyalizm ve sınıfa karşı çift mücadele | Millî onur + sosyal adalet | Özgür, eşit ve bağımsız Müslüman Doğu |
Nurettin Topçu | Ahlâkî temelli bireysel ve toplumsal isyan | Vicdan, merhamet, iman | Ahlaklı, sorumlu, manevî toplum |
Burada görüldüğü gibi, her üç düşünür de toplumsal dönüşümü savunur; ancak araçları ve öncelikleri farklıdır. Marx için devrim kaçınılmaz bir tarih yasasıdır. Sultan Galiev için bu, hem sınıfsal hem emperyal düzlemde bir direniştir. Topçu içinse devrim, dışsal değil, içsel bir ahlâkî arınmadır.
7- Kesişen Yollar;Ortak Sorular, farklı Cevaplar
Her üç düşünür de toplumun kurtuluşuna ilişkin aynı soruyu sorar: İnsan nasıl özgürleşir? Toplum nasıl adil olur?
- Marx bu soruya üretim araçlarının kolektifleştirilmesiyle;
- Sultan-Galiev ulusal kimliğin korunarak sosyal adaletin sağlanmasıyla;
- Topçu ise bireyin ahlakî sorumluluk bilinciyle yanıt verir.
Hepsi birer kurtuluş teorisyenidir. Marx için bu kurtuluş kolektif sınıf bilinciyle, Sultan-Galiev için emperyalizme karşı millî seferberlikle, Topçu için ise ferdin vicdanında başlayan içsel devrimle mümkündür.
Üç Düşünür, Üç Yol, Bir Bakış
Marx, insanı ekonomik bir özne olarak, üretim ilişkilerinin parçası şeklinde tanımlar. Sultan-Galiev, aynı insanı bir milletin tarihî ve siyasal kaderinin taşıyıcısı olarak görür. Topçu ise insanı evrensel ahlak yasasına muhatap bir ruh varlığı olarak ele alır.
Bu bakış açıları birbirine karşıt değil, tamamlayıcı unsurlar taşıyabilir. Günümüz dünyasında kapitalist eşitsizlikler, kimlik krizleri ve ahlakî erozyon üç cepheden birden insanı kuşatmaktadır. O hâlde, adaletin ve özgürlüğün yolu da bu üç düşünürün ortak mirasında aranmalıdır: **ekonomik adalet, kültürel
8. SONUÇ: FİKİR KÖPRÜLERİ VE GELECEĞE YANSIMALAR
Karl Marx, üretim ilişkilerinin temel olduğu, evrensel bir sosyalizm tahayyülü kurarken; Sultan Galiev, bu tahayyülün Doğu halkları için yeterli olmadığını ortaya koymuş ve sosyalizmi milliyetçilikle sentezlemiştir. Nurettin Topçu ise her iki düşüncenin de yetersiz kaldığı yerde, ahlâkı merkeze alarak bireyden topluma doğru yayılan bir adalet anlayışı geliştirmiştir.
Bu üç düşünürün mirası, günümüzde hem küresel eşitsizliklere hem de kimlik krizlerine karşı düşünsel zeminler sunmaktadır. Günümüz dünyasında hem sınıfsal adalet hem kültürel bağımsızlık hem de ahlâkî değerler arasında bir denge kurmak, bu üç çizginin kesiştiği noktada mümkündür.