Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye siyasi tarihinin en köklü partilerinden biri olarak 1923’ten bu yana çeşitli dönemlerde iktidar ve ana muhalefet rollerini üstlenmiştir. Partinin kuruluş felsefesi, modernleşme, laiklik ve sosyal devlet anlayışına dayanır. Ancak, özellikle 2002 sonrasında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı döneminde, CHP’nin toplumsal tabanını genişletme ve siyasi söylemlerini güncel ihtiyaçlara uyarlama konusunda zorluklar yaşadığı gözlemlenmiştir. 2023 genel seçimlerinin ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık görevini Özgür Özel’e devretmesi, parti içinde yeni bir liderlik dönemini başlatmıştır. Bu değişim, CHP’nin hem iç dinamiklerini hem de Türkiye siyasetindeki konumunu yeniden şekillendirme potansiyeli taşımaktadır (BBC NEWS TÜRKÇE, 2025).

Özgür Özel’in liderliğinde CHP’nin öncelikli hedeflerinden biri, partinin geleneksel seçmen kitlesi olan kentli, laik ve eğitimli kesimlerin ötesine geçerek daha heterojen bir toplumsal taban inşa etmek olarak öne çıkmaktadır. Bu hedef, Türkiye’nin demografik ve sosyokültürel yapısındaki değişimlerle doğrudan ilişkilidir. Genç nüfusun artışı, dijital iletişim araçlarının siyaset üzerindeki etkisi ve ekonomik krizlerin yarattığı toplumsal gerilimler, CHP’nin politikalarını gözden geçirmesini gerektirmektedir. Öte yandan, partinin laiklik vurgusunun, muhafazakâr seçmenle ilişkisinde nasıl bir denge kurulacağı stratejik bir sorun olarak durmaktadır. Bu bağlamda, CHP’nin söylem ve eylemlerinde “kapsayıcı bir sosyal demokrasi” anlayışını benimsemesi, farklı kimliklerin taleplerine cevap verebilmesi açısından kritik önem taşıyabilir (BBC NEWS TÜRKÇE, 2025).

CHP’nin gelecekteki konumunu belirleyecek faktörlerden biri, yerel yönetimlerdeki performansıdır. 2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde kazandığı belediyeler, partinin somut hizmet üretme kapasitesini göstermesi açısından önemli fırsatlar sunmuştur. Ancak, bu başarının 2024 yerel seçimlerinde sürdürülebilmesi, hem ekonomik kriz koşullarında yerel yönetimlerin kaynak yönetimi hem de merkezi hükümetle ilişkilerdeki gerilimler nedeniyle zorlu bir sınav olacaktır. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 2025 yılında “yolsuzluk” ve “terör” suçlamalarıyla tutuklanması ve görevden uzaklaştırılması, CHP’nin yerel yönetimler üzerindeki kontrolünü riske atmıştır (BBC NEWS TÜRKÇE, 2025; Tahincioğlu, 2025). İmamoğlu’nun tutuklanması, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak belirlenmesi sürecini de etkilemiş, ancak parti içi dayanışma ve hukuki itirazlar üzerinden siyasi bir direnç stratejisi geliştirilmiştir (Koluaçık, 2025).

İmamoğlu’nun geleceği hem hukuki süreçlerin seyri hem de siyasi dengelere bağlıdır. Tutukluluğunun devam etmesi halinde, seçme ve seçilme hakkının kaybı gibi yaptırımlarla karşılaşma riski bulunmaktadır (BBC NEWS TÜRKÇE,2025; Tahincioğlu, 2025). Ancak CHP, İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak desteklemeye devam etmekte ve bu durumu siyasi bir sembol haline getirerek toplumsal muhalefeti mobilize etmeyi hedeflemektedir (Sendika, 2025). Ayrıca, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ndeki CHP çoğunluğu sayesinde, kayyım atanması engellenerek belediyenin parti kontrolünde kalması sağlanmıştır (Tahincioğlu, 2025). Bu durum, CHP’nin yerel yönetimlerdeki varlığını koruma becerisini göstermekle birlikte, merkezi hükümetle olan gerilimleri daha da derinleştirebilir.

Türkiye’de siyasi kutuplaşmanın derinleştiği bir ortamda CHP, demokratik kurumların güçlendirilmesi ve hukuk devleti ilkelerinin tesis edilmesi gibi evrensel değerleri öne çıkaran bir söylem geliştirme ihtiyacı hissetmektedir. Ancak, bu söylemin toplumsal karşılık bulması için somut politika önerileriyle desteklenmesi gerekmektedir. Örneğin, yoksullukla mücadele, kadın hakları ve çevre politikaları gibi güncel sorunlarda inandırıcı ve uygulanabilir projeler sunulması, partinin toplumsal desteğini artırabilir (Sendika, 2025). Bununla birlikte, CHP’nin siyasi stratejisini belirlerken, Türkiye’nin jeopolitik konumu ve uluslararası ilişkilerdeki gelişmeleri de dikkate alması kaçınılmazdır. Özellikle AB ile ilişkilerin yeniden canlanma ihtimali veya Ortadoğu’daki istikrarsızlıklar gibi faktörler, iç siyasetteki dengeleri etkileyebilir (BBC NEWS TÜRKÇE,2025).

CHP’nin önündeki en büyük risklerden biri, liderlik değişiminin parti içi hizipler arasında yeni gerilimlere yol açma ihtimalidir. Tarihsel olarak CHP, merkez-çevre ve ideolojik fraksiyonlar arasında denge kurmakta zorlanmıştır. Özgür Özel’in bu dengeleri yönetme kapasitesi, partinin istikrarını doğrudan etkileyecektir. Diğer yandan, CHP’nin gençlik örgütlenmelerini güçlendirmesi ve dijital iletişim kanallarını etkin kullanması, özellikle Z kuşağının siyasi katılımını sağlamak açısından önem taşımaktadır. Türkiye’de 18-25 yaş arası seçmenlerin tercihlerinin değişkenliği, partilerin bu kesimlere yönelik yenilikçi politikalar üretmesini zorunlu kılmaktadır (BBC NEWS TÜRKÇE,2025).

Sonuç olarak, CHP’nin gelecekteki başarısı hem iç dinamiklerini reforme etme hem de Türkiye’nin değişen toplumsal ve siyasi gerçeklerine uyum sağlama becerisine bağlı olacaktır. Özgür Özel liderliğindeki CHP’nin, geleneksel ideolojik çerçevesini korurken toplumsal taleplere duyarlı, pragmatik ve kapsayıcı bir siyasi hat benimsemesi hem seçim başarısı hem de demokratik muhalefetin güçlenmesi açısından kritik önem taşımaktadır. Ancak, bu süreçte ekonomik istikrarsızlık, otoriterleşme eğilimleri ve küresel belirsizlikler gibi dış faktörlerin etkisi de göz ardı edilmemelidir. Ekrem İmamoğlu’nun siyasi geleceği ise, hukuki süreçlerin sonuçlarına, CHP’nin stratejik hamlelerine ve toplumsal tepkilerin siyasi baskı gücüne bağlı olarak şekillenmesi kuvvetle muhtemeldir .