Birkaç gün önce sosyal medyada Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verileri uyarınca toplam mevduat hesabı sayısının %89’unu oluşturan yaklaşık 163 milyon hesapta, hesap başına 10 Bin TL’nin altında mevduat bulunduğuna yönelik bir habere denk gelmiştim. Paylaşımın altındaki yorumlara göz gezdirdikçe geneli itibariyle gördüğüm şey bankaya yatırılan paranın hesap sahibinin mülkiyetinde kaldığına yönelik kanıydı. Peki sahiden bankaya yatırılan para bizim paramız olarak kalır mı?
Finansal sisteme dahil olmanın artık bir gereklilik halini aldığı günümüz modern dünyasında bireyler nakit taşımanın getirdiği zorluklar, geniş finansal servis ağının varlığı dolayısıyla likiditeye kolay erişim, psikolojik güvence (parayı banka hesabında tutarak daha az harcama yapacağına yönelik inanç) ve yapılan harcamaları kontrol etme isteği, nakitten kaçış (alışverişler de nakit ödemenin hoş karşılanmaması) ve yasal zorunluluklar (ekonomik faaliyetin kayıt altına alınması) yahut her ne kadar yukarıda değinilen durumla çelişse de birikimlerden getiri elde etme isteği gibi nedenlerle paralarını bankada tutmakta/bankaya yatırmaktadırlar.
Bankaya yatırılan para hakkında genel kanı para bankaya yatırılsa bile mülkiyetin mevduat sahibinde kaldığına yöneliktir. Ancak bu inanış yanlıştır. Para bankaya yatırıldığında mevduat sahibi ile banka arasında bir borç-alacak ilişkisi doğmaktadır. Bu ilişkide mevduat sahibi alacaklı banka ise borçlu taraftadır. Bu borç alacak ilişkisi kapsamında banka bahse konu paranın nominal değeri kadar yükümlülük altına girmektedir. Ancak para bir kez bankaya yatırıldığında paranın mülkiyeti bankaya geçmekte ve bu noktadan sonra bahse konu para üzerindeki tasarruf bankaya ait olmaktadır. Yani banka bu parayı kendi politika hedefleri doğrultusunda istediği gibi kullanabilmektedir.
Bankalar kâr maksimizasyonu güdüsüyle faaliyetlerini yürüten finansal kurumlardır. Bu nedenle 2008 krizinde olduğu gibi pekâlâ beşer şaşar ve riskli işlemler gerçekleştirebilirler. Bu noktada önemli bir soru ortaya çıkmaktadır: Eğer yatırılan paranın mülkiyeti bankaya geçiyorsa ve banka bu parayı dilediği gibi kullanabiliyorsa mevduat sahibinin güvenliği nasıl sağlanmaktadır? Bu sorunun cevabı ise devlet tarafından sağlanan mevduat güvencesidir. Türkiye de bu güvence Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından sağlanmaktadır ve 2025 yılı itibariyle güvencenin limiti hesap başına 950 Bin TL ile sınırlandırılmıştır (TMSF, 2025).
Mevduat sahibinin güvenliğinin sağlanması açısından mevduat güvenceleri önemlidir. Ancak bu güvenceler de riski bir yere kadar sınırlamaktadır. Bu sınırlı sorumluluğa dair yakın tarihten Türkiye’deki 2001 bankacılık krizi ile 2008 küresel finansal krizi örnek gösterilebilir.
Mevduat sahiplerine etkileri açısından her iki krizde de banka iflasları neticesinde devlet tarafından (2001’de Türkiye ve 2008’de ABD) mevduat sahiplerine ödenen miktar o dönemdeki mevduat güvence limitiyle sınırlı kalmış ve bahse konu limiti aşan miktarda mevduatın tutulduğu hesaplarda mevduat sahipleri birikimlerinin tamamına erişememiştir.
Ancak 2012-2013 Güney Kıbrıs finansal krizi ise mevduat sahiplerine etkisi bakımından diğer iki krizden farklılaşmaktadır. Bu krizin çıkış nedeni Rum bankalarının krizde olan Yunanistan’a destek amacıyla 4 Milyar Euro’luk Yunanistan devlet tahvili almaları ve tahvillerin değer kaybı dolayısıyla zarara uğramalarıdır. Batan bankaların kurtarılması için kamu kesimi devreye girmiş ancak bankaları kurtarma girişimi kamu borç kriziyle sonuçlanmıştır. Bu aşamadan sonra banka kurtarmaları için AB ve IMF ile anlaşma yapılmış ancak anlaşma kapsamında yeterli miktarda kaynak sağlanamayınca krizden çıkış planı çerçevesinde banka hesaplarında tutulan mevduatlar için mevduat vergisinin uygulanması uygun görürmüştür. Bir bakıma mevduatlar kamulaştırılmıştır. Bu karar neticesinde 100 Bin Euro ve altındaki mevduatlar için %6.75 mevduat vergisi uygulanırken, 100 Bin Euro ve üzeri mevduatlar içinse %9.9 oranında mevduat vergisi uygulanmıştır (Erden, 2013:55-56; Uras, 2013).
Bu gerçeklikler ışığında yazıyı toparlayacak olursak bankaya yatırılan paranın mülkiyetinin artık mevduat sahibinde olmadığını bilmek yatırımları çeşitlendirmek ve risk yönetimi açısından önemlidir. Çünkü paranın mülkiyeti bir kez bankaya geçtiğinde bankalar bazı zamanlarda yaramaz bir çocuk gibi hareket ederek riskli yatırımlar gerçekleştirebilmektedirler. Devletler mevduat sigortası kapsamında tasarruf sahiplerine güvence sunmaktadırlar. Ancak bazen bu güvence de yetersiz kalabilmektedir. Hatta Güney Kıbrıs örneğinde olduğu gibi bazı durumlarda ise yaramaz çocukların neden olduğu zararı karşılamak amacıyla bahse konu güvence yerine getirilmeyerek, yaramazlığın maliyeti mevduat sahibine yüklenebilmektedir.
Kaynakça
Erden, Orhan Akın. 2013. “Avrupa Borç Krizinin Sebep ve Sonuçları”. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gaziantep.
TMSF. 2025. “Mevduat Sigortacılığı Hakkında Sıkça Sorulan Sorular”. Erişim tarihi 15 Mayıs 2025 (https://www.tmsf.org.tr).
Uras, Güngör. 2013. “‘Mevduat Vergisi’ G. Kıbrıs’a yarardan çok zarar getirecek”. Milliyet. Erişim tarihi 15 Mayıs 2025 (https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/gungor-uras/mevduat-vergisi-g-kibris-a-yarardan-cok-zarar-getirecek-1682106).
Kapak Fotoğrafı: https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler/global-ekonomik-kriz/