Giriş
Anadolu Alevi-Bektaşi geleneği, köklerini İslam’ın bâtıni yorumlarına, eski Türk inançlarına ve Anadolu’nun kadim kültürlerine salan, zengin bir sözlü ve yazılı edebiyat mirasına sahiptir. Bu mirasın taşıyıcıları ve yaratıcıları olan ozanlar, sadece birer şair değil, aynı zamanda inanç önderi, tarih aktarıcısı ve toplumun vicdanı olmuşlardır. 20. yüzyılda yapılan çalışmalarla tasnif edilen ve bu geleneğin zirveleri olarak kabul edilen Yedi Ulu Ozan kavramsallaştırması, bu zengin mirasın temel direklerini oluşturur.
Bu yedi ulu ozan arasında Yemînî, kendine özgü bir konumda yer alır. Diğer ozanlar daha çok coşkun lirizmin ifadesi olan nefes, deyiş ve duvazimam gibi kısa soluklu nazım biçimleriyle tanınırken, Yemînî, Alevi-Bektaşi edebiyatının en hacimli ve en etkili epik-didaktik eseri olan Fazilet-nâme’yi kaleme alarak adını ölümsüzleştirmiştir. Yaklaşık on bin beyitten oluşan bu anıtsal mesnevi, sadece bir edebi metin değil, aynı zamanda Alevi toplulukları için nesiller boyu bir inanç kılavuzu, ahlak yasası ve Hz. Ali kültünün temel anlatısı işlevi görmüştür. Bu yazı, Yemini’nin hayatı ve tarihsel bağlamını inceleyecek, Yedi Ulu Ozan geleneğindeki yerini tartışacak, edebi kişiliğini analiz edecek ve başyapıtı Fazilet-nâme’nin Alevi inancı, kültürü ve edebiyatı üzerindeki derin ve kalıcı etkisini kapsamlı bir şekilde ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Yemini’nin Hayatı ve Tarihsel Bağlamı: Belirsizlikler ve Rivayetler
Yemini’nin hayatı, birçok halk ozanı gibi, tarihsel belgelerin azlığı ve menkıbevi anlatıların yoğunluğu nedeniyle büyük ölçüde belirsizliklerle doludur. Eldeki veriler, onun 16. yüzyılda yaşadığı konusunda birleşmektedir. Bu dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve askeri olarak zirvede olduğu, ancak aynı zamanda Safevi Devleti ile yaşanan şiddetli siyasi-teolojik mücadelenin Anadolu’daki Alevi-Kızılbaş toplulukları üzerinde yoğun baskılar oluşturduğu bir zaman dilimidir. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi (1514) ve Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki fetvalar, bu toplulukların inançlarını gizlilik içinde (takiyye) yaşamak zorunda kalmalarına neden olmuştur. Yemini’nin eserindeki söylem, tam da bu baskı ve kimlik mücadelesi atmosferinin bir ürünü olarak okunmalıdır.
Asıl adının ne olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, şiirlerinde kullandığı Yemini mahlasıyla tanınmıştır. Doğum yeri hakkında da farklı rivayetler bulunmaktadır. Bazı kaynaklar onun bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Akyazı’da doğduğunu ileri sürerken, bazıları da onu doğrudan Anadolu’ya bağlar. Ancak kesin olan, onun bir Kalenderi-Haydari dervişi olduğudur. Kalenderilik, heterodoks İslam’ın en radikal yorumlarından birini temsil eden, yerleşik düzenin kurallarına ve Sünni ortodoksinin şekilci ibadet anlayışına şiddetle karşı çıkan bir zümreydi. Yemini’nin şiirlerindeki zâhid, sofu ve ham yobaz eleştirisi, bu Kalenderi kökenin edebi bir yansımasıdır.
Hayatına dair en önemli ipuçları, yine kendi eseri olan Fazilet-nâme’nin satır aralarında gizlidir. Eserini II. Bayezid döneminde (1481-1512) yazmaya başladığını ve Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde tamamladığını ima eden beyitler, onun yaşadığı zaman aralığını tespit etmemize yardımcı olur. Bu durum, Yemini’yi Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet gibi ozanlarla çağdaş kılar. Ancak onun edebi üslubu ve tercih ettiği nazım biçimi, onu bu çağdaşlarından ayırır.
Yedi Ulu Ozan Geleneğindeki Yeri: Epik Anlatının Temsilcisi
Alevi-Bektaşi geleneğinde Yedi Ulu Ozan kavramsallaştırması, sözlü kültürün ve inanç aktarımının sürekliliğini sağlamak amacıyla oluşturulmuş bir edebi kanondur. Bu ozanların her biri, Alevi inanç kozmolojisinin farklı bir yönünü temsil eder. Nesimi’de Enel-Hak felsefesi ve hurufilik, Hatâyi’de Kızılbaş kimliğinin siyasi ve inançsal kuruluşu, Fuzûli’de Kerbelâ trajedisinin evrensel acısı, Pir Sultan’da zulme karşı direniş ve tavizsiz duruş, Kul Himmet’te pire bağlılık ve tasavvufi derinlik, Virâni’de ise yine hurufi ve bâtıni yorumların keskinliği öne çıkar.
Yemini’nin burada ki yeri ise, Hz. Ali merkezli menkıbevi-epik anlatının kurucusu ve en büyük temsilcisi olmasıyla belirlenir. Diğer ozanlar inançlarını lirik ve çoğunlukla kısa şiirlerle ifade ederken, Yemini, Alevi inancının merkezinde yer alan Hz. Ali figürünü, onun hayatını, savaşlarını, kerametlerini ve ahlaki erdemlerini anlatan devasa bir külliyat ortaya koymuştur. Fazilet-nâme, Alevi toplumu için bir nevi Hz. Ali’nin destanı haline gelmiştir. Bu eser sayesinde Yemini, Alevi inancının temel referans metinlerinden birini yaratarak Yedi Ulu Ozan arasındaki vazgeçilmez yerini almıştır. Onun eseri, diğer ozanların nefeslerinde anlık parlamalar halinde beliren temaları, sistematik, kronolojik ve didaktik bir bütünlüğe kavuşturmuştur. Bu nedenle Yemini, Aleviliğin Homeros’u olarak nitelendirilmeyi hak eden bir şairdir.
Edebi Kişiliği ve Şiirlerinin Özellikleri
Yemini’nin edebi kimliğini şekillendiren temel unsurlar, onun Kalenderi kimliği, sade dili ve didaktik amacıdır.
- Dil ve Üslup: Yemini, 16. yüzyıl divan şiirinin süslü ve ağdalı dilinden bilinçli olarak uzak durmuştur. Eserini, halkın anlayabileceği, sade, akıcı ve duru bir Türkçe ile kaleme almıştır. Arapça ve Farsça kelimeleri kullanmaktan kaçınmamış olsa da bu kelimeler genellikle Alevi-Bektaşi terminolojisinin ve tasavvufi kavramların bir parçası olarak metne dahil olur. Üslubu, öğretici (didaktik) bir nitelik taşır. Amacı estetik bir haz yaratmaktan ziyade, inanç esaslarını, ahlaki değerleri ve özellikle Hz. Ali sevgisini dinleyiciye ve okuyucuya aktarmaktır. Bu nedenle şiirlerinde hitabet tonu ve samimi bir coşku hakimdir.
- Nazım Biçimi ve Vezin: Yemini’nin edebi kimliği, mesnevi nazım biçimiyle özdeşleşmiştir. Fazilet-nâme baştan sona aruz vezninin “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazılmış bir mesnevidir. Aruz veznini kullanmasına rağmen, bunu divan şairlerindeki gibi sanatsal bir yetkinlik gösterisi olarak değil, anlatının akıcılığını sağlayan bir araç olarak görmüştür. Vezin ve kafiyede zaman zaman görülen aksaklıklar, onun sanat kaygısından çok içerik ve mesaj kaygısı taşıdığının bir göstergesidir.
- Temalar: Yemini’nin şiir evreninin merkezinde tek bir figür vardır; O da Hz. Ali’dir. Eserindeki tüm temalar, bu merkezi figür etrafında şekillenir:
Hz. Ali’nin Ululanması (Tazîm): Yemini için Hz. Ali, sadece dördüncü halife değil, Şâh-ı Merdân (Yiğitlerin Şahı), Şîr-i Yezdân (Allah’ın Aslanı), Murtazâ ve Haydar-ı Kerrârdır. O, peygamberin ilminin kapısı, velayetin başlangıcı ve Allah’ın yeryüzündeki tecellisidir (mazhar-ı Hak).
Hz. Ali’nin Savaşları (Cenkler): Fazilet-nâme, Hz. Ali’nin Hayber Kalesi’nin fethi, Hendek Savaşı’nda Amr’ı alt etmesi gibi tarihi savaşlarının yanı sıra, ejderhalarla, devlerle ve ifritlerle mücadelesini anlatan fantastik ve menkıbevi anlatılarla doludur. Bu anlatılar, iyinin kötüye, adaletin zulme karşı mücadelesini sembolize eder.
Kerametler ve Mucizeler: Güneşin onun için geri döndürülmesi, kuru kafa ile konuşması, cansız nesneleri diriltmesi gibi birçok keramet, onun ilahi bir güçle donatıldığını göstermek için anlatılır.
Ahlâk ve Erdem: Hz. Ali, sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda cömertliğin, adaletin, bilgeliğin ve affediciliğin timsalidir. Onun bu erdemleri, Alevi toplumu için birer ahlaki ilke olarak sunulur.
Zâhid ve Sofu Eleştirisi: Yemini, Kalenderi geleneğine uygun olarak, dini sadece şekilden ibaret gören, samimiyetsiz, riyakâr din adamlarını (zâhid, sofu) sert bir dille eleştirir. Gerçek dindarlığın Ehl-i Beyt sevgisinden ve bâtıni anlamı kavramaktan geçtiğini vurgular.
Başyapıtı: Fazilet-nâme
Yemini’nin adını ölümsüzleştiren Fazilet-nâme, Alevi-Bektaşi edebiyatının en önemli birkaç metninden biridir. Eser, yapısal olarak Hz. Ali’nin hayatını ve menkıbelerini anlatan bir menâkıbnâme veya siyer niteliğindedir. Ancak işlevi ve etkisi, basit bir biyografinin çok ötesindedir.
- Yapısı ve İçeriği: Eser, klasik mesnevi geleneğine uygun olarak tevhid, münâcât ve na’t bölümleriyle başlar. Ardından Dört Halife ve On İki İmam’a övgülerle devam eder. Eserin ana gövdesi ise Hz. Ali’nin etrafında gelişen olaylar ve menkıbelerden oluşur. Bu menkıbeler, sadece kuru bir aktarım değil, her birinin sonunda hisse çıkarılan didaktik öykülerdir. Yemini, bu öyküler aracılığıyla Alevi inancının temel prensiplerini, evren anlayışını ve ahlaki değerlerini topluma öğretir.
- Alevi-Bektaşi İnancındaki Önemi ve İşlevi: Fazilet-nâme’nin Alevi toplumu üzerindeki etkisi muazzamdır.
Kutsal Metin İşlevi: Yüzyıllar boyunca Alevi köylerinde ve dergâhlarında, özellikle kış aylarında yapılan uzun gece sohbetlerinde ve cemlerde Fazilet-nâme okumaları yapılmıştır. Okuma-yazma oranının düşük olduğu dönemlerde bu eser, sözlü kültür aracılığıyla inancın ve tarihin nesilden nesile aktarılmasını sağlamıştır. Birçok Alevi için Fazilet-nâme, Kur’an’ın bâtıni tefsiri ve Ehl-i Beyt’in kutsal tarihi olarak görülmüştür.
Kimlik İnşa Edici Rol: Osmanlı’nın Sünni ortodoksisi karşısında Alevi-Kızılbaş kimliğinin korunmasında ve pekiştirilmesinde Fazilet-nâme merkezi bir rol oynamıştır. Eser, Alevilere kendi kahramanlarını, kendi kutsal anlatılarını ve kendi ahlaki referans çerçevelerini sunarak kolektif bir kimlik bilinci oluşturmuştur. Hz. Ali’nin şahsında somutlaşan adalet, direniş ve yiğitlik temaları, baskı altındaki topluluk için bir ilham ve moral kaynağı olmuştur.
Ahlaki ve Didaktik Kılavuz: Fazilet-nâme, sadece neye inanılacağını değil, aynı zamanda nasıl yaşanılacağını da anlatan bir ahlak kitabıdır. Cömertlik, doğruluk, mazlumun yanında olma, zalime karşı durma gibi erdemler, Hz. Ali’nin menkıbeleri üzerinden somutlaştırılarak öğretilir.
Sonuç
Yemini, Yedi Ulu Ozan içerisinde Alevi-Bektaşi inancının epik ve didaktik damarını temsil eden en önemli şahsiyettir. O, diğer ozanların lirik deyişlerle dile getirdiği inanç coşkusunu, on bin beyitlik anıtsal bir esere dönüştürerek Alevi toplumunun hafızasına ve kalbine kazımıştır. Başyapıtı Fazilet-nâme, bir edebi metin olmanın çok ötesinde, bir inanç manifestosu, bir ahlak kılavuzu ve bir kimlik belgesi olarak işlev görmüştür. Eser, Hz. Ali’yi tarihsel bir şahsiyet olmaktan çıkarıp, Alevi kozmolojisinin merkezine yerleşen, ilahi sıfatlara sahip, evrensel bir adalet ve erdem sembolüne dönüştürmüştür.
16.Yüzyılın çalkantılı siyasi ve dini atmosferinde, sade ve anlaşılır bir Türkçe ile halkına seslenen Yemini, onların inançlarını pekiştirmiş, ahlaki değerleri korumaya çalışmış ve onlara zulüm karşısında manevi bir sığınak sunmuştur. Bugün dahi Alevi toplulukları arasında saygıyla anılması ve Fazilet-nâme’nin elden ele dolaşması, onun Alevi-Bektaşi inancı ve edebiyatı üzerindeki derin ve kalıcı etkisinin en somut kanıtıdır. Yemini, lirik nefeslerin ozanı değil, Aleviliğin kurucu destanını yazan epik ozanı olarak edebiyat tarihindeki ve inanç tarihindeki müstesna yerini sonsuza dek koruyacaktır.