Akl-ı Selîm, Kalb-i Selîm ve Zevk-i Selîm: İç Dünyadan İlahî Seyre Doğru Bir Yolculuk

By Gök Börü

Akl-ı Selîm, Kalb-i Selîm ve Zevk-i Selîm: İç Dünyadan İlahî Seyre Doğru Bir Yolculuk

By: Gök Börü

İnsanın hakikate ulaşma serüveni, sadece zihinsel değil, aynı zamanda kalbî ve zevkî bir tekâmül sürecidir. Bu süreçte insan, aklını arındırarak akl-ı selîme, kalbini saflaştırarak kalb-i selîme ve ruhunu seyre açarak zevk-i selîme ulaşır. Bu üç makam, sadece birbirinden bağımsız hâller değil; iç içe geçmiş ve birbirini tamamlayan hakikat katmanlarıdır. Bunlar, tasavvufî anlamda insanın nefsî kirlerden sıyrılıp, ilahî tecellilerin aynası hâline gelmesinin üç farklı boyutunu ifade eder.

1. Akl-ı Selîm: Vahyin Işığında Arınmış Bir Akıl

Tasavvuf geleneğinde akıl, tek başına yüceltilen bir güç değildir. Zira insan aklı, nefsin emrine girdiğinde hileye, kibire ve gaflete dönüşebilir. Ancak akl-ı selîm, yani “selim (sağlam, saf, dengeli) akıl”, sadece rasyonel analiz yetisi değil, ilâhî hakikate açık bir idrak vasıtasıdır.

Bu akıl, sadece sebepler zincirini izleyen akıl değil, sebeplerin ötesine geçip onları yaratanı sezen bir bilinçtir. Sufilere göre akl-ı selîm:

  • Vahyin ışığında yönünü bulan,
  • Nefsin ve şeytanın vesvesesinden arınmış,
  • Hikmetle konuşan ve ilâhî adaleti tanıyan,
  • Dıştan içe, yüzeyden derine, görünenden görünmeyene geçişi sağlayan bir idraktir.

Bu akıl, İmam Gazâlî’nin ifadesiyle “akl-ı ma‘âd”dır; yani dünyayı değil, ahireti merkeze alan akıldır. Böyle bir akıl, sadece bilgiyi değil, hikmeti ve feraseti üretir.

Aklın saf hali olarak tanımlanan akl-ı selîm, aklın irrasyonel değerlerle saflaşması, yani kalbin rasyonel değerlerle saflaşması şeklinde de anlaşılabilir. Bu, akıl ve kalbin karşılıklı etkileşimiyle gerçekleşen, birbirini tamamlayan bir sürecin neticesidir.

2. Kalb-i Selîm: Tevhidin Aynası Olan Kalp

Kur’ân-ı Kerîm’de İbrahim Peygamber’in duasında geçen “illâ men eteAllâhe bi kalbin selîm” (Ancak Allah’a, selim bir kalple gelen kurtulur – Şuarâ 89) ayeti, kalb-i selîm makamının insan için nihai hedef olduğunu gösterir. Bu kalp, sadece duygusal saflık değil, tevhid nuruyla arınmış bir varlık merkezidir.

Kalb-i selîm:

  • Kin, haset, kibir, riya ve tamah gibi manevî hastalıklardan temizlenmiş bir kalptir.
  • Sadece iyi duygularla dolu değil, aynı zamanda Allah’tan gayri her şeyden arınmış bir kalptir.
  • Hak ile hak olan, varlığını Hakk’a adamış bir tevhid aynasıdır.

Tasavvufta kalp, “ilahî nazargâh”tır. Yani Allah’ın nazar ettiği yerdir. Kalbin saflaşması, onu Hakk’ın cilvesini yansıtan bir ayna hâline getirir. Bu kalp artık sadece seven değil, gören bir kalptir. Kalb-i selîm, muhabbetle yanarken aynı zamanda hakkaniyetle sükûn bulur.

3. Zevk-i Selîm: Hakk’ın Sanatını Seyrederken Hakk’ı Tatmak

Zevk-i selîm, nefsin tatmin olduğu dünyevî zevkten farklı olarak, ruhun tat aldığı ilâhî bir seyrin zevkidir. Bu zevk, göze değil kalbe hitap eder; nesneleri değil, o nesnelerde tecellî eden Hakikat’i temaşa eder.

Bu zevk, Allah’ın yarattığı kâinatın, insanın iç dünyasında yankılanan yansımasıdır. Zevk-i selîm:

  • Sanatta, tabiatta, aşkta, ibadette, hatta sükûtta bile ilâhî bir huzur hissedebilmektir.
  • Akl-ı selîm ve kalb-i selîm’e ulaşan kimsenin, artık Hakk’ın yarattığını Hakk’ı görerek izlemesidir.
  • Tasavvufta bu hâl, cemal tecellîsiyle ilgilidir. Allah’ın cemal sıfatı, kulun gönlünde zevke dönüşür.

Bu noktada insan, Allah’ın yarattığı güzelliği izlerken yalnızca çiçeği değil, o çiçekte tecelli eden “el-Musavvir” ismini temaşa eder.

4. Bu Üç Makamın Bütünlüğü: Seyr ü Sülûk’un Manevî Eksenleri

Akl-ı selîm, kalb-i selîm ve zevk-i selîm; insanın hakikate ulaşma yolunda geçirdiği üç temel arınma sürecidir. Tasavvufî eğitim, bu üç makamın birbiriyle uyum içinde olmasını hedefler:

  • Akl-ı selîm olmadan kalb, delalete düşebilir.
  • Kalb-i selîm olmadan akıl, kibir ve enaniyete sapar.
  • Zevk-i selîm olmadan marifet, kuru bilgiye dönüşür.

Seyr ü sülûk, bu üç makamı birleştiren bir yolculuktur: Akıl düşünür, kalp sever, ruh zevk eder. Düşünceyle başlayan yol, sevgiyle yanar, zevkle tecellî bulur.

Sonuç: Selimlik, İnsanın Rabbiyle Bir Olduğu Haldir

Sonuç olarak, akl-ı selîm, kalb-i selîm ve zevk-i selîm; insanın hakikate ulaşma yolunda geçirdiği üç temel arınma sürecidir. Bu makamlar, sadece bireysel olgunluk düzeyleri değil, aynı zamanda insanın kâinatla ve Hâlık’la kurduğu derin bağın katmanlarıdır.

İnsan, aklını selîmlikle terbiye eder, kalbini selîmlikle tevhid eder ve sonunda ruhunu selîmlikle seyre açar. Bu seyir, artık kulun değil, Hakk’ın nazarıyla kâinata bakmasıdır. Ve o bakışta, artık sadece görüntü değil, görülene işaret eden hakikat vardır:

“Her şey O’ndan gelir, O’na döner, O’nu gösterir ve O’nu bildirir.”

Yorum yapın