Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), yüz yıllık tarihi boyunca pek çok dönüşüm yaşamış, ancak son yıllarda kimliğini, iç işleyişini ve toplumsal tabanla kurduğu ilişkiyi derinden etkileyen yapısal bir krizle karşı karşıya kalmıştır.
Bu krizin temel dinamikleri; parti içi demokrasiyi zayıflatan ve adeta bir kayyum zihniyeti olarak nitelendirilebilecek merkeziyetçi atamalar, bitmek bilmeyen iç karışıklıklar ve bu kaotik ortamda gençlere yönelik vizyoner bir yol haritası sunulamamasıdır.
Bu unsurlar bir araya geldiğinde, partinin kurumsal bir siyasi gelenek veya ekol oluşturmasını engelleyerek, her neslin siyaseti adeta sıfırdan keşfetmek zorunda kaldığı bir döngü yaratmaktadır.
1. Parti İçi Demokrasinin Askıya Alınması: Kayyum Zihniyeti
Kayyum kavramı, genellikle devletin seçilmiş yerel yönetimlere müdahalesiyle gündeme gelse de, bu terim CHP’nin mevcut iç işleyişini anlamak için güçlü bir metafor sunmaktadır. Parti tabanının, üyelerin ve yerel örgütlerin iradesinin merkez yönetim tarafından sıklıkla göz ardı edilmesi, tepeden inme kararlarla adayların belirlenmesi ve il/ilçe başkanlıklarına doğrudan müdahale edilmesi, demokratik meşruiyeti zayıflatan bir kayyum pratiği olarak görülebilir.
Ön seçimlerin istisnai bir yöntem haline gelmesi, delege yapısının lider ve genel merkez sadakatine göre şekillendirilmesi gibi pratikler, partiyi tabandan gelen organik bir yapı olmaktan çıkarıp, merkezden yönetilen bürokratik bir aygıta dönüştürmektedir. Bu durumun en tehlikeli sonucu, liyakat ve yetkinliğin yerini sadakatin almasıdır.
Siyasete atılmak isteyen yetenekli ve vizyoner bireyler, parti içinde yükselmenin yolunun halktan veya örgütten destek almaktan değil, genel merkezdeki belirli güç odaklarıyla iyi ilişkiler kurmaktan geçtiğini görmektedir. Bu zihniyet, parti içi rekabeti ve yenilenmeyi öldürerek, partiyi bir kapalı devre haline getirmektedir.
2. Süreklileşen İç Karışıklık ve Fraksiyonel Siyaset
CHP’nin enerjisini tüketen en önemli sorunlardan biri, ideolojik ve kişisel temellere dayanan fraksiyonel mücadelelerdir. Parti, farklı kanatların (ulusalcı, sosyal demokrat, liberal vb.) sürekli birbiriyle rekabet ettiği, ortak bir siyasi hedeften çok grup çıkarlarının öncelendiği bir yapıya bürünmüştür. Her seçim yenilgisi sonrası başlayan liderlik ve kurultay tartışmaları, partinin topluma yönelik bütüncül bir muhalefet stratejisi geliştirmesini engellemektedir.
Bu iç karışıklıklar, kayyum zihniyeti ile de doğrudan ilişkilidir. Merkez yönetim, farklı fraksiyonları dengelemek veya kendi pozisyonunu güçlendirmek için atama yetkisini bir silah olarak kullanmakta, bu da mevcut gerilimleri daha da artırmaktadır. Sonuç olarak, parti dışarıya karşı birleşik bir güç olarak görünmek yerine, kendi içinde sürekli çatışan grupların toplamından ibaret bir görüntü vermektedir. Bu durum, seçmenin gözünde partinin iktidara hazır ve güvenilir bir alternatif olma algısını ciddi şekilde zedelemektedir.
3. Gençliğe Yol Gösterememe ve Geleceksizlik Hissi
Yukarıda bahsedilen iki temel sorun, en büyük darbeyi partinin gençlik ile kurduğu ilişkiye vurmaktadır. Gençler için siyaset, ideallerin, yeni fikirlerin ve toplumu dönüştürme arzusunun bir ifadesidir. Ancak CHP’nin mevcut yapısı, gençlere bu kanalları sunmakta yetersiz kalmaktadır.
Meritokrasinin Yokluğu: Kayyum zihniyeti nedeniyle, yerelde çalışan, emek veren, proje üreten bir gencin, merkezden atanmış bir adayın veya köklü bir siyasi ailenin ferdinin arkasında kalması sıkça rastlanan bir durumdur. Bu, gençlerin siyasete olan inancını ve partiye olan bağlılığını kırmaktadır.
İlham Veren Bir Vizyonun Eksikliği: Parti içi kavgalara odaklanmış bir siyasi atmosfer, gençlerin güncel sorunlarına (iklim krizi, dijital haklar, gelecek kaygısı vb.) yönelik yenilikçi ve cesur politikalar üretilmesini engellemektedir. Gençler, kendi hayatlarına dokunan somut çözümler yerine, eskimiş tartışmaların tekrarını izlemek zorunda kalmaktadır.
Rol Model ve Mentor Eksikliği: Parti içinde gençlere yol gösterecek, onlara siyasi tecrübeyi aktaracak bir mentorluk mekanizması veya kurumsallaşmış bir siyaset okulu geleneği yoktur. Gençler, bu kaotik yapıda adeta kendi başlarına bırakılmaktadır.
Sonuç: Gelişemeyen Siyasi Gelenek ve Çözüm Yolları
Tüm bu faktörler, CHP içinde nesiller arası bir kopukluğa ve kurumsal bir hafıza kaybına yol açmaktadır. Parti, hatalarından ders çıkaran, tecrübelerini bir sonraki kuşağa aktaran ve zamanın ruhuna uygun olarak kendini yenileyen bir siyasi gelenek oluşturamamaktadır. Her yeni lider veya yönetim, partiyi adeta yeniden şekillendirmeye çalışmakta, ancak temeldeki yapısal sorunlara dokunmadığı için benzer başarısızlıklar tekrarlanmaktadır.
CHP’nin bu krizden çıkışı, radikal bir demokratikleşme ve zihniyet devriminden geçmektedir. Çözüm için atılması gereken adımlar şunlardır:
- Tam ve Kapsamlı Parti İçi Demokrasi: Tüm adaylıklar için üyelerin katıldığı, denetlenebilir ve bağlayıcı ön seçimler zorunlu hale getirilmelidir. Genel merkezin atama yetkileri asgariye indirilerek, güç tabana ve yerel örgütlere devredilmelidir.
- İdeolojik Netlik ve Program Siyaseti: Fraksiyonel kavgaları bitirmenin yolu, partinin ideolojik çerçevesini 21. yüzyılın sorunlarına cevap verecek şekilde netleştirmesi ve bu çerçevede somut, uygulanabilir politikalar üretmesidir. Tartışmalar kişiler üzerinden değil, programlar ve politikalar üzerinden yürümelidir.
- Gençlik İçin Açık Kanallar: Gençlik kotaları sadece kâğıt üzerinde kalmamalı, karar alma mekanizmalarında gençlerin aktif rol alması sağlanmalıdır. Gençlerin siyasete hazırlanacağı, liyakate dayalı yükselme imkânı sunan kurumsallaşmış parti akademileri ve mentorluk programları oluşturulmalıdır.
Ancak bu şekilde CHP, kendi içindeki kayyumları tasfiye edebilir, enerjisini iç kavgalara değil topluma harcayabilir ve gençlik için bir umut merkezi haline gelerek, Türkiye siyasetinde hak ettiği tarihi rolü yeniden üstlenebilir. Aksi takdirde, kendi kendini tekrar eden bir kriz sarmalının içinde kalmaya mahkûm olacaktır.