Nihal Atsız’ın “Acizleri, Layık Olmadıkları Mevkilere Geçiren Bir Devlet Batar” Sözü Üzerine…

By Gök Börü

Nihal Atsız’ın “Acizleri, Layık Olmadıkları Mevkilere Geçiren Bir Devlet Batar” Sözü Üzerine…

By: Gök Börü

Nihal Atsız’ın Ruh Adam adlı romanı, Türk tarihine, milli şuurun önemine ve bireyin toplum içindeki sorumluluklarına dair derin felsefi ve sosyolojik tespitler içeren bir eserdir. Yazar, roman boyunca bireyin güçlü bir karaktere sahip olması gerektiğini, toplumların ise liyakate dayalı bir yönetim anlayışıyla ayakta kalabileceğini savunur. Romanda geçen “Acizleri, layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar” ifadesi, Atsız’ın devlet yönetimine ve toplumsal düzenin sağlam temellere oturtulmasına dair düşüncelerini yansıtan en çarpıcı cümlelerden biridir.[1] Bu ifade, sadece bir siyasi eleştiri değil, aynı zamanda devlet yönetimi ile bireysel yetkinlik arasındaki ilişkiye dair evrensel bir gerçeği de dile getirmektedir.

Liyakat Kavramı ve Devletin Temelleri

Atsız, Ruh Adam romanında ve diğer eserlerinde, devletin gücünün sadece askeri ya da ekonomik kaynaklardan ibaret olmadığını, asıl gücün yönetici kadroların ehliyet ve liyakat sahibi olmasından geçtiğini savunur. Ona göre, bir devletin ayakta kalabilmesi için yöneticilerin yetenekli, bilgili, vatanperver ve ahlaki değerlere sahip bireyler olması gereklidir. Eğer bir devlet, yönetim kademelerinde aciz, beceriksiz ve yetersiz insanlara yer verirse, bu kaçınılmaz olarak çöküşe yol açacaktır.

Atsız’ın bu görüşü, Türk tarihine dair yaptığı analizlerde de kendini gösterir. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükseliş ve çöküş dönemlerini değerlendirirken, liyakat esasına dayalı bir yönetimin başarı getirdiğini, ancak torpil, rüşvet, adam kayırma gibi yozlaşmaların devleti zayıflattığını sıkça vurgular. Nitekim, Osmanlı Devleti’nin yükseliş döneminde yetenekli ve çalışkan devlet adamları görev alırken, çöküş döneminde saraya yakınlık ya da akrabalık gibi nedenlerle liyakatsiz kişilerin önemli mevkilere getirildiği görülmektedir. Atsız, bu tür yönetim hatalarının bir devlet için en büyük tehlikelerden biri olduğunu düşünmektedir.

Aciz Yöneticilerin Topluma Etkisi

Atsız’a göre, bir devleti yönetenler güçlü, bilgili ve kararlı olmalıdır. Eğer bir devletin yönetim kadrosu zayıf, iradesiz ve yeteneksiz kişilerden oluşursa, bu durum yalnızca devleti değil, toplumun tamamını da olumsuz etkiler. Liyakatsiz yöneticiler, yanlış kararlar alarak devletin ekonomik, askeri ve sosyal yapısını zayıflatır. Yolsuzluk, adam kayırma ve beceriksizlik sonucu halkın devlete olan güveni sarsılır, ahlaki çöküntü başlar ve toplumsal huzursuzluk artar.

Bu noktada, Atsız’ın görüşlerinin tarihsel örneklerle de desteklenebileceğini görmek mümkündür. Türk ve dünya tarihinde pek çok devlet, yetersiz yöneticiler yüzünden zayıflamış ve nihayetinde yıkılmıştır. Özellikle savaş dönemlerinde beceriksiz komutanlar, yanlış stratejiler yüzünden milletlerini felakete sürüklemiş, ekonomik krizler liyakatsiz ekonomi yönetimleri sebebiyle derinleşmiş, toplumsal huzursuzluk kötü yönetim nedeniyle isyanlara dönüşmüştür.

Liyakatsizlik ve Devletin Çöküş Süreci

Bir devletin çöküş sürecini hızlandıran en büyük unsurlardan biri, yöneticilerin yetersiz olmasıdır. Aciz yöneticiler, devletin sorunlarını çözemez, aksine daha da derinleştirir. Bu durum zamanla halkın yönetime olan güvenini sarsar ve devlete duyulan sadakati zayıflatır. Nihayetinde, devletin kurumsal yapısı bozulur ve devletin çöküşü kaçınılmaz hale gelir.

Atsız’ın eserlerinde sıklıkla vurguladığı bir diğer konu ise “kahramanlık” ve “irade”dir. Ona göre, büyük devletler, büyük liderler tarafından inşa edilir. Fatih Sultan Mehmet, Atatürk, Alparslan gibi tarihi şahsiyetler, devletlerini güçlü bir karakter ve keskin bir iradeyle yönetmişlerdir. Ancak eğer yönetime güçsüz, karar alma yeteneğinden yoksun ve basiretsiz kişiler gelirse, devletin varlığı tehlikeye girer. Atsız, bir devletin en büyük düşmanının dış tehditlerden ziyade içten gelen çürüme olduğunu düşünmektedir.

Sonuç: Devleti Güçlü Kılan Liyakatli Yönetimdir

Nihal Atsız’ın Ruh Adam romanında geçen “Acizleri, layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar” ifadesi, yalnızca bir roman cümlesi değildir; bu söz, tarih boyunca defalarca kanıtlanmış bir gerçeği yansıtır. Devlet yönetimi, ehil ellerde olmadığı sürece, o devletin ayakta kalması mümkün değildir.

Atsız, bu görüşüyle, toplumun her kademesinde liyakatin esas alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Sadece devlet yönetiminde değil, eğitimde, bürokraside, sanayide, hatta en küçük kurumlarda bile liyakatsiz kişilerin göreve gelmesi, toplumun genel yapısını zayıflatır. Eğer bir millet, yöneticilerini seçerken sadece sadakat veya kişisel yakınlık gibi ölçütlere göre hareket ederse, o milletin geleceği tehlikeye girer.

Sonuç olarak, Atsız’ın bu sözü, yalnızca geçmişte yaşanmış olaylara değil, günümüzde ve gelecekte de geçerliliğini koruyacak bir hakikate işaret etmektedir: Bir devleti güçlü kılan şey, ehliyetli ve liyakat sahibi yöneticilerdir. Eğer bu prensip ihmal edilirse, çöküş kaçınılmaz olur. Bu nedenle, toplumların gelişmesi ve devletlerin uzun ömürlü olması için liyakat ilkesinin daima ön planda tutulması gerekmektedir.


[1] Atsız, Ruh Adam İstanbul, Ötüken Yay., s.13

Yorum yapın