
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları, küresel ekonominin en stratejik sektörlerinden biri olan havacılık endüstrisinde yarattığı dalgalanmalarla dikkat çekmektedir. Bu gerilimlerin kökeni, Donald Trump’ın 2018’de başlattığı ve Joe Biden yönetiminde de devam eden “Amerika öncelikli” korumacı politikalarına dayanıyor. Çin’in hızlı ekonomik yükselişi ve teknolojik atılımları, ABD’nin küresel liderlik pozisyonunu tehdit olarak algılamasına yol açarken, iki ülke arasındaki rekabet özellikle yüksek teknoloji, tarım ve havacılık gibi alanlarda yoğunlaşmaktadır. Son dönemde Boeing uçaklarının Çin’den ABD’ye geri gönderilmesi, bu mücadelenin somut bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Ancak olayın arka planında hem ekonomik hem de jeopolitik dinamiklerin iç içe geçtiği karmaşık bir tablo bulunuyor.
Boeing’in Çin pazarındaki konumu, şirketin küresel başarısı için uzun süredir kritik öneme sahiptir. Çin, dünyanın en hızlı büyüyen havayolu pazarı olarak, 2040’a kadar 8.500’den fazla yeni yolcu uçağına ihtiyaç duyacağı öngörülen bir bölge olmuştur. Boeing, bu pastadan pay almak için Çin’deki havayolu şirketleriyle uzun vadeli anlaşmalar imzalamış, ülke içinde tamamlama merkezleri ve teknik iş birlikleri kurarak yerelleşme stratejisi izlemiştir. Ancak 737 MAX serisi uçaklarda 2018-2019’da yaşanan kazalar ve ardından gelen küresel uçuş yasakları, şirketin itibarını sarsmıştır. Çin’in 737 MAX uçaklarını diğer ülkelerden önce yasaklaması, Boeing’in bu pazardaki kırılganlığını daha da belirginleştirdi. Ticaret savaşlarının tırmanması, bu zayıf noktayı Çin için bir “misilleme kozuna” dönüştürdü. Nitekim Çinli yetkililer, havayolu şirketlerine Boeing siparişlerini askıya alma talimatı verirken, bu kararın altında hem 737 MAX güvenlik endişeleri hem de ABD’nin teknoloji kısıtlamalarına tepki yattığı analiz ediliyor.

Çin’in hamlesi, yalnızca Boeing’i değil, ABD’nin endüstriyel ve teknolojik üstünlük iddialarını da hedef almıştır. Özellikle Huawei’ye yönelik yaptırımlar ve yarı iletken ihracat kısıtlamaları, Çin’in “kritik alanlarda kendi kendine yeterlilik” politikasını hızlandırdı. Bu kapsamda, Çin’in devlet destekli havacılık şirketi COMAC’ın geliştirdiği C919 modeli, Airbus A320 ve Boeing 737 serileriyle doğrudan rekabet edecek şekilde tasarlandı. C919’un 2023’te teslimatlarına başlaması ve Çinli havayollarından 1.000’e yakın sipariş alması, Pekin yönetiminin Boeing’e bağımlılığı azaltma planlarının somut bir adımı olmuştur. Çin’in Boeing siparişlerini ertelemesi, bu yerli üretim hedefleriyle de uyumlu görünüyor. Ayrıca, Çin’in “Kuşak ve Yol” projesi kapsamında geliştirdiği havayolu ağları için Airbus ile yakın iş birliği, Batılı şirketler arasında “böl ve yönet” stratejisi izlendiği yorumlarına yol açmıştır. Nitekim Airbus, 2023’te Çin’de yeni bir montaj hattı açma planlarını duyurdu; bu hamle, Boeing’in pazar kaybını daha da derinleştirebilir.
Ticaret savaşlarının Boeing üzerindeki etkileri, şirketin finansal tablolarına da yansıyor. 2023’ün ilk çeyreğinde Boeing’in Çin’den aldığı siparişlerde %35’e varan düşüş yaşanırken, hisse değerleri de volatil bir seyir izlemiştir. Çin’in en büyük üç havayolu şirketinin (Air China, China Eastern, China Southern) 2025-2027’de planlanan 179 uçaklık siparişinin askıya alınması, Boeing’in üretim planlarını ve tedarik zincirini doğrudan etkileyebilir. Zira Boeing’in küresel tedarikçi ağının önemli bir kısmı Çin’de faaliyet gösteriyor; kompozit malzemelerden elektronik bileşenlere kadar pek çok parça Çinli firmalardan sağlanıyor. Trump döneminde getirilen %25’lik ek gümrük vergileri, Boeing’in üretim maliyetlerini artırırken, Çin’in misilleme tarifeleri ise ABD’ye ihraç edilen parçaları vurmuştur. Bu ikili darbenin, şirketin küresel rekabet gücünü zayıflattığını ortaya koymaktadır. Öte yandan, Boeing’in yaşadığı sorunlar, ABD’deki istihdam politikalarını da etkileyebilir. Şirketin Washington eyaletindeki üretim merkezlerinde çalışan 70.000’den fazla kişi, sipariş azalışları nedeniyle iş kaybı riskiyle karşı karşıya kalabilir.
ABD-Çin ticaret savaşlarının havacılık sektörüne etkisi, basit bir “gümrük vergisi” meselesinin ötesine geçtiği söylenebilir. İki ülke arasındaki güvenlik endişeleri de bu sürece dahil olmuştur. Örneğin, ABD Kongresi’nin Çin’le askeri bağlantıları olduğu iddia edilen şirketlere yönelik kısıtlamaları, Boeing’in Çin’deki bazı tedarikçilerini de kapsayabilir. Benzer şekilde, Çin’in havacılık verilerinin ABD merkezli şirketler tarafından işlenmesine yönelik artan şüphecilik, veri güvenliği tartışmalarını alevlendiriyor. Bu durum, teknoloji transferi ve fikri mülkiyet ihlali iddialarıyla birleştiğinde, iki ülke arasındaki iş birliği zeminini daha da daraltıyor.
Tüm bu gelişmelerin küresel ekonomiye yansımaları ise çok boyutludur. Havacılık sektörü, yalnızca uçak üreticilerini değil, motor tedarikçileri (General Electric, Rolls-Royce), alüminyum üreticileri ve yazılım şirketlerini de kapsayan devasa bir ekosistemdir. Çin’in Boeing’den uzaklaşması, bu ekosistemdeki dengeleri değiştirirken, Airbus ve COMAC’ın tedarikçi ağlarını genişletmesine yol açabilir. Özellikle Batılı ülkelerin Çin’e yönelik teknoloji kısıtlamaları, COMAC’ın motor ve aviyonik sistemlerinde dışa bağımlılığını artırabilir. Bu da Çin’in kritik teknolojilerde Rusya veya diğer “Batı dışı” aktörlerle iş birliğine yönelmesine neden olabilir. Örneğin, Çin’in C919 projesinde kullanılan LEAP motorları, Fransa merkezli Safran ve ABD’li General Electric ortaklığıyla üretiliyor. Ticaret savaşlarının tırmanması halinde, bu tür ortaklıkların geleceği de sorgulanabilir.

Sonuç olarak, Boeing uçaklarının Çin’den ABD’ye geri dönüşü, yalnızca sembolik bir olay değil, küreselleşme çağında uluslararası ticaretin ne denli kırılgan ve siyasetle iç içe olduğunu gösteren bir vaka çalışmasıdır. Ticaret savaşları, korumacılığın kısa vadeli “kazananlar” yaratabileceği yanılsamasına rağmen, uzun vadede tüm paydaşlar için maliyetleri artırıyor. Çin’in havacılıkta yerli üretimi teşvik etmesi, küresel tedarik zincirlerini yeniden şekillendirirken, Batılı şirketler için yeni rekabet dinamikleri yaratmıştır. ABD’nin ise teknolojik üstünlüğünü koruma çabaları, Çin’in inovasyon kapasitesini hızlandırmak gibi bir paradoksa yol açmıştır. İki süper güç arasındaki bu mücadele, havacılık endüstrisinin geleceğini belirlerken, dengeli bir rekabet ve diplomatik diyalog ihtiyacını her geçen gün daha acil hale getirmektedir.
KAYNAKÇA
“Ticaret savaşı” havacılığı da vurdu: Boeing uçağı, Çin’den ABD’ye geri döndü.https://www.ntv.com.tr/dunya/ticaret-savasi-havaciligi-da-vurdu-boeing-ucagi-cinden-abdye-geri-dondu,mDUJ6swJu0GAToEKHBqLNg. Erişim Tarihi: 20.04.2025.
Havacılıkta Trump krizi: İkinci Boeing uçağı da Çin’den ABD’ye geri dönüyor. https://www.ntv.com.tr/dunya/havacilikta-trump-krizi-ikinci-boeing-ucagi-da-cinden-abdye-geri-donuyor,ZXPzmOzDuUahrOgEjoODkw. Erişim Tarihi: 21.04.2025.
Şimşek, G., (2025). ABD – Çin tartışması havada Boeing’i vuruyor
https://haber.aero/yazarlar/guntay-simsek/abd-cin-tartismasi-havada-boeingi-vuruyor/. Erişim Tarihi: 21.04.2025.
Trump: Çin Boeing geri çekildi.https://www.bloomberght.com/trump-cin-boeing-geri-cekildi-3746483. Erişim Tarihi: 21.04.2025.