Kur’an’da “riba” olarak geçen ve faiz anlamına gelen kavram, insanlık tarihi kadar eskidir. Hem dinî (teolojik) hem de ekonomik açıdan önemli tartışmalara yol açmıştır. İslam’da faiz, ahlaki nedenlerle kesin olarak yasaktır. Bu yasak, Müslüman toplumlarda ekonomik ilişkileri düzenlemede önemli bir rol oynamış, ancak modern dünya ekonomisinin faize dayalı sistemiyle çelişerek, dinî ve ekonomik düşünce okulları arasında anlaşmazlıklara neden olmuştur.
İslam dini, faizi yalnızca ekonomik bir mesele olarak değil, aynı zamanda ahlaki ve toplumsal bir sorun olarak ele alır. Kur’an’da faiz açıkça yasaklanmış ve ticaret ile faiz arasında kesin bir ayrıma gidilmiştir. İlahiyatçılara göre, bu yasağın temel amacı, bireyler arasında daha adil bir ekonomik düzenin tesis edilmesidir. Faizsiz bir ekonomik sistemin, zengin ile yoksul arasındaki gelir dağılımı eşitsizliğini azaltması, toplumsal refahı artırması ve paylaşım ilkesini teşvik etmesi hedeflenmektedir.
Bu minvalde, İslam ekonomisi literatüründe, kâr ve zarar ortaklığı prensibine dayanan murabaha, mudarebe ve müşareke gibi faizsiz finansman modelleri geliştirilmiştir. Ancak, bu modellerin uygulanabilirliği ve etkinliği, ilahiyatçılar arasında dahi ihtilaf konusudur. Bazı ilahiyatçılar ve İslam ekonomistleri, modern faizsiz finansal sistemlerin, İslam’ın idealize ettiği ekonomik modelden uzaklaştığını ve mevcut küresel finans sisteminin bir parçası haline geldiğini ileri sürmektedirler. Bu durum, ilahiyatçılar arasında bir nevi “ahlaki tutarsızlık” (moral inconsistency) tartışmasını tetiklemektedir.
Diğer yandan ekonomistler için ise faiz, modern ekonominin temel direklerinden biridir. Faiz, paranın maliyetini belirler ve yatırımların, tasarrufların nereye gideceğine yön verir. Ayrıca, faiz oranları, ekonomik büyüme, enflasyon ve işsizlik gibi önemli ekonomik göstergeleri kontrol etmek için kullanılan bir politika aracıdır.
Ekonomistler, faizsiz bir ekonominin sürdürülebilir olup olmadığı hususunda tedirgindirler. Faizsiz finansman yöntemlerinin, para piyasalarının düzgün çalışmasını engelleyebileceği, risk yönetimini zorlaştırabileceği ve ekonomik büyümeyi yavaşlatabileceğini düşünmektedirler. Ayrıca, ekonomistler için faizsiz sistemlerin küresel finans sistemine uyum sağlaması büyük bir sorundur. Çünkü modern ekonomi, büyük oranda faiz üzerine kurulmuştur. Bu nedenle, faizsiz bir sistemin bu yapıya nasıl uyum sağlayacağı, ekonomistler için önemli bir soru işaretidir.
İlahiyat ve ekonomi ekolleri arasındaki temel fark, faize bakış açılarından kaynaklanmaktadır. Din bilginleri faizi ahlaki bir sorun olarak görürken, ekonomistler onu teknik bir araç olarak değerlendirir. Bu farklı bakış açıları, faizsiz ekonomik modellerin geliştirilmesi ve uygulanmasında önemli zorluklara neden olur.
Din bilginleri, ekonomik sistemlerin ahlaki bir temele dayanması gerektiğini savunur. Onlara göre, faizin yasaklanması, insanlar arasında adaleti sağlamak ve ekonomik sömürüyü engellemek için gereklidir. Ekonomistler ise, öncelikle ekonomik verimliliği ve sürdürülebilirliği hedefler. Bu iki yaklaşım arasındaki büyük görüş ayrılığı, faizsiz ekonomi tartışmalarının özünü oluşturur.
Teoride çekici görünse de, faizsiz finansman yöntemleri, uygulamada çeşitli engellerle karşılaşır. Risk paylaşımı, paranın maliyeti ve getiri oranlarının nasıl belirleneceği gibi konular, bu yöntemlerin etkinliğini sınırlayan başlıca sorunlardır. Örneğin, ortaklık ilkesine dayanan mudarebe gibi yöntemlerde, riskin adil bir şekilde paylaşılması ve para sahipleri için yeterli kazancın sağlanması, uygulamada karmaşık sorunlara yol açabilir.
Faizsiz finansman yöntemlerinin küresel finans sistemine uyum sağlaması, üzerinde dikkatle durulması gereken bir diğer konudur. Modern ekonomi faiz üzerine kurulu olduğu için, faizsiz bir sistemin bu yapıya nasıl uyum sağlayacağı belirsizdir. Bu durum, faizsiz ekonomi isteyenler için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir.
Bu yazıda ekonomistler ve ilahiyatçılar arasında ortaya çıkan sorunlar ve bu sorunların neler olduğunu kısa bir şekilde özetlemeye çalışmıştır. Bu bağlamda öz eleştiri yapmak gerekirse, ilahiyat kanadının modern iktisat biliminin temel önermelerini yok sayarak apriori önermelerle faizsiz finansı savunmaları bilimsellikten uzak bir yaklaşımdır. Ekonomistlerin ise “balina etkisi” (ana akım etkisi) ile paradigmanın dışında düşünememe kısıtlılığı faizsiz finansın uygulanabilirliğinin tartışılmasını engellemektedir.
Bir sonraki yazıda burada değinilmeyen fakat faizsiz finans için oldukça önem ihtiva eden “faiz nedir” sorusuna cevap aramaya çalışılacaktır.

Bir sonraki yazıyı merakla bekliyoruz. İyi çalışmalar.