Ocak 2025’ten itibaren asgari ücretin %30’luk bir artışla 22 bin 104 TL olarak belirlenmesi, hem çalışanlar hem de Türkiye ekonomisi üzerinde çeşitli etkilere sahip olacaktır. Bu etkiler önce çalışanlar sonra Türkiye ekonomisi üzerinde ortaya çıkabilecek olumlu ve olumsuz yönleriyle şu şekilde incelenebilir.
Çalışanlar Üzerindeki Etkileri
Öncelikle bu artışın çalışanlar üzerinde bazı olumlu etkilerinin olabileceği söylenebilir. Bunlar;
- Alım Gücünde Artış (Kısa Vadede): Enflasyonun sabit kalması veya düşmesi durumunda, asgari ücretteki artış çalışanların alım gücünü artırabilir. Bu, özellikle temel tüketim malları ve hizmetlerine erişimde rahatlama sağlayabilir.
- Yaşam Standardında İyileşme (Kısmi): Alım gücündeki artış, çalışanların yaşam standartlarında kısmi bir iyileşmeye yol açabilir. Ancak bu, enflasyon ve diğer ekonomik koşullara bağlı olarak değişiklik gösterecektir.
- Motivasyon Artışı: Her ne kadar fakirlik sınırının altında diyebileceğimiz bir rakam olduğu aşikar olsa da, ortalama bir ücret artışı çalışanların motivasyonunu ve iş verimliliğini bir süreliğine artırabilir.
Bunlara ilave olarak, asgari ücret artışının ortaya çıkabilecek bir kısım olumsuz etkilerinden de söz edilebilir. Şöyle ki:
- Enflasyon Baskısının Devam Etmesi: Asgari ücretteki yüksek artış, talep enflasyonunu tetikleyebilir. İşverenlerin artan maliyetleri ürün ve hizmet fiyatlarına yansıtmasıyla enflasyon yükselirse, alım gücündeki artış kısa sürede erimeye maruz kalabilir.
- İş Kayıplarının Genişlemesi: Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) için artan işgücü maliyetleri, işten çıkarmalara veya yeni işe alımların azalmasına neden olabilir. Bu da işsizlik oranının yükselme trendine girmesiyle sonuçlanabilir. Zira yeni artışla birlikte yeni bir işçi istihdamının işverene maliyeti 30 bin lirayı aşacaktır.
- Kayıt Dışı Çalışmanın Artması: Yüksek asgari ücret, bazı işverenleri kayıt dışı çalıştırmaya teşvik edebilir. Bu durum, çalışanların sosyal güvenlik haklarından mahrum kalmasına ve devletin vergi kaybına yol açabilir. Zaten kayıt dışı ekonomi ile yeterince mücadele edemeyen hükümetin vergi gelirlerini artıramamasının bir sonucu olarak bütçe açıklarının genişlemesi ile karşı karşıya kalınabilir.
Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri
Türkiye ekonomisi üzerindeki ortaya çıkabilecek etkilere gelince bunlar da iki eksende ele alınabilir. Önce olumlu etkiler açısından konuya yaklaşılırsa şöyle bazı sonuçlara ulaşmak mümkündür;
- İç Tüketimde Canlanma (Kısa Vadede): Alım gücündeki artışla birlikte iç tüketimde kısa vadeli bir canlanma ortaya çıkabilir. Bu, bazı sektörlerde (perakende sektörü gibi) büyümeye katkı sunabilir.
- Vergi Gelirlerinde Artış (Potansiyel): Kayıtlı istihdamın artması ve tüketimdeki canlanma sonucu vergi gelirlerinde artış ortaya çıkabilir.
Diğer yandan ekonominin bütünüyle ilgili bazı olası olumsuz etkilerden de söz edilebilir:
- Enflasyonun Yükselmesi: Asgari ücretteki artışın enflasyonu tetiklemesi, fiyatlar genel düzeyinin yükselmesi ve ekonomik istikrarın olumsuz etkilenmesi söz konusu olabilir.
- Rekabet Gücünün Azalması: Artan işgücü maliyetleri, Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle ihracat odaklı sektörlerde maliyet artışları, ihracat performansını düşürebilir. Zaten son beş yılda kayda değer bir artış yaşayamayan bu alanda ortaya çıkabilecek sorunlar cari açığın düşürülmesini engelleyebilir.
- Üretim Maliyetlerinde Artış: Üretim maliyetlerindeki artış, ürün ve hizmet fiyatlarına yansıyarak enflasyonu daha da körükleyebilir. Birkaç yıldır devam eden enflasyonist sarmalın devam etmesi, günümüzde etkisi artık iyice belirginleşen finansal rant gelirlerindeki artış eğilimlerinin kalıcılaşmasına neden olabilir. Reel sektördeki zayıflama sonucu dengeden gittikçe uzaklaşan Türkiye ekonomisinin önündeki en büyük risklerden birisi finansal rant ekonomisi olmaya devam edebilir.KOBİ’ler Üzerinde Baskı: Türkiye ekonomisinde çok büyük bir paya sahip KOBİ’ler, artan işgücü maliyetlerinden daha fazla etkilenebilir ve bu durum iflaslara veya küçülmelere yol açabilir. Reel sektör krizinin yol açabileceği büyük risklerle mücadele etmek gittikçe zorlaşabilir. Suriyeli ucuz işgücünde meydana gelebilecek büyük bir geri dönüş dalgasının kobilerin emek maliyetlerini artırma ihtimali son dönemde büyük oranda tartışılmaya başlanmıştır.
- Döviz Kurları Üzerinde Baskı: Yüksek enflasyon beklentileri, döviz kurları üzerinde yukarı yönlü baskı yaratabilir. Kur korumalı mevduatların (KKM) oluşturduğu riski yüksek faiz ödemeleriyle telafi etme mekanizması yeni ekonomik patinajların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Sonuç
Asgari ücrete %30 oranında zam yaparak oluşacak yeni dengede enflasyonun seyri kritik bir öneme sahip olacaktır. Zira asgari ücret artışının ortaya çıkarabileceği etkiler, enflasyonun gelecekteki seyriyle yakından ilişkilidir. Eğer 2023 Haziran’ından itibaren izlenen politikalarla ateşi keskin biçim söndürülemeyen enflasyon yeterince kontrol altına alınamazsa, ücret artışının olumlu etkileri kısa sürede kaybolabilir.
Bu tartışmada konuyu diğer ekonomik politikalarla birlikte değerlendirmek de yaşamsal önemdedir. Hemen birçok iktisadi olayda olduğu gibi asgari ücret artışının etkilerini de tek başına değerlendirmek doğru değildir. Bu artışın, para ve maliye politikaları ile birlikte ele alınması gerekiyor. Özellikle uzun zamandır hastayı ayağa kaldırmaktan ziyade narkozla sakinleştirme stratejisinin izlenmesi sebebiyle üzerinde yeterince mesai harcanmayan yapısal reformlar gibi diğer ekonomik politikalarla birlikte nasıl uygulandığına bakmak gerekecektir.
Benzer şekilde KOBİ’lere destek mekanizmalarının etkin biçimde harekete geçirilmesinde yarar vardır. Vergi indirimleri, kredi kolaylıkları veya eğitim programları gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilecek bu mekanizmalar asgari ücret artışının olası negatif sonuçlarını kısmen de olsa elimine debilir.
Sonuç olarak, asgari ücretin 22 bin TL’ye yükseltilmesi, kısa vadede çalışanlar için olumlu etkiler yaratabilirken, orta ve uzun vadede enflasyon, rekabet gücü ve istihdam üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkarabilir. Bu nedenle, asgari ücret politikasının diğer ekonomik politikalarla koordineli bir şekilde ve enflasyonla mücadele önceliği gözetilerek uygulanması büyük önem taşımaktadır. Özellikle, enflasyonist sarmalla boğuşan ve satın alma gücü mütemadiyen eriyen alt ve orta sınıfların bir ekonomi için yaşamsal öneme sahip olduğu düşünülecek olursa, dar anlamda fiyat istikrarı, geniş anlamda finansal istikrarın sağlanması yaşamsal önemdedir.