Walter Benjamin ile “Tarihe Kaplan Sıçrayışı” Yapmak

By Mete Çapar

Walter Benjamin ile “Tarihe Kaplan Sıçrayışı” Yapmak

By: Mete Çapar

Paul Klee, Angelus Novus, 1920

Tarih, çoğu zaman bize bir çizgi gibi sunulur: geçmişten bugüne, bugünden geleceğe uzanan düz bir hat. Bu çizgide ilerleme, gelişme ve medeniyetin yükselişi anlatılır. Ancak Walter Benjamin, bu çizgisel tarih anlayışına karşı çıkar. Ona göre tarih, egemenlerin yazdığı bir zafer hikâyesi değil; bastırılmışların, unutulmuşların ve kaybedenlerin sesini duyurması gereken bir alandır. Benjamin’in tarih anlayışı, özellikle “kaplan sıçrayışı” metaforuyla, bu çizgisel ilerleme fikrini radikal biçimde sorgular.

Sürekliliğe Karşı Kesinti

Walter Benjamin’in tarih anlayışı, 1940 yılında kaleme aldığı “Tarih Kavramı Üzerine” başlıklı tezlerinde en açık hâlini alır. Bu tezlerde Benjamin, Marksist tarihsel materyalizmi özgün bir şekilde yorumlar. Ona göre tarih, geçmişin nesnel bir anlatımı değil, şimdiyle kurulan bir ilişkidir. Bu ilişki, geçmişin belirli anlarının bugünün ihtiyaçları doğrultusunda “aydınlatılmasıyla” kurulur.

Benjamin’in tarihsel materyalizm eleştirisi, özellikle “ilerleme” fikrine yöneliktir. Ona göre ilerleme, çoğu zaman egemenlerin çıkarlarını meşrulaştıran bir ideolojidir. Gerçek tarihsel bilinç, bu ilerleme anlatısını kesintiye uğratmalı, geçmişin bastırılmış anlarını şimdiyle ilişkilendirerek devrimci bir potansiyel yaratmalıdır.

“Kaplan Sıçrayışı”

Benjamin’in en çarpıcı metaforlarından biri “kaplan sıçrayışı”dır. Bu ifade, tarihin doğrusal akışı içinde ilerlemek yerine, geçmişin belirli anlarına ani ve güçlü bir sıçrayışla ulaşmayı anlatır. Tıpkı bir kaplanın avına atılması gibi, tarihsel bilinç de geçmişin bastırılmış imgelerine atılmalı, onları şimdiyle ilişkilendirerek dönüştürücü bir anlam yaratmalıdır.

Bu sıçrayış, Benjamin’in “diyalektik görüntü” adını verdiği kavramla yakından ilişkilidir. Diyalektik görüntü, geçmişin bir anının şimdiyle çakıştığı, adeta “yıldırım gibi” parlayan bir andır. Bu anda tarih, artık bir anlatı değil, bir eylem alanı hâline gelir. Devrimci bilinç, bu görüntü aracılığıyla geçmişi kurtarır ve geleceği dönüştürme imkânı bulur.

Tarihin Dışına Atlamak

Benjamin’in tarih anlayışı, seküler bir Mesihçilikle de beslenir. Ona göre tarihsel kurtuluş, zamanın sürekliliği içinde değil, bu sürekliliğin kesintiye uğradığı anlarda mümkündür. “Kaplan sıçrayışı”, bu anlamda tarihin dışına atlamaktır. Bu sıçrayış, Mesih’in gelişi gibi, zamanı durduran ve yeni bir başlangıç yaratan bir müdahaledir.

Benjamin, devrimcilerin yeni takvimler yürürlüğe koymasını ya da saat kulelerine ateş açmasını bu tür bir zaman kesintisi olarak yorumlar. Bu eylemler, egemen zaman anlayışına karşı bir başkaldırıdır. “Kaplan sıçrayışı” da benzer şekilde, geçmişin bastırılmış anlarını şimdiye taşıyarak zamanı kesintiye uğratır ve yeni bir tarihsel bilinç yaratır.

Pasajlar Projesi

Benjamin’in bu tarih anlayışı, en somut hâlini Pasajlar projesinde bulur. 19. yüzyıl Paris’ini bir tür tarihsel laboratuvar olarak kullanan Benjamin, pasajlar, vitrinler, flâneur figürü, gaz lambaları, aynalar ve koleksiyonculuk gibi temalar üzerinden modernitenin yapısını analiz eder. Bu analiz, sadece sosyolojik değil, aynı zamanda tarihsel bir bilinç üretme çabasıdır.

Benjamin’in yöntemi, alıntılar, fragmanlar ve gözlemlerden oluşan bir mozaik gibidir. Bu yöntem, tarihsel sürekliliği değil, kesintileri ve çakışmaları görünür kılar. Her bir pasaj, geçmişin bir anını şimdiyle ilişkilendirerek “diyalektik görüntü” yaratır. Bu görüntüler, okuyucuyu “kaplan sıçrayışı” yapmaya davet eder.

Fantazmagori ve Mal Fetişizmi

Benjamin, kapitalist modernitenin tarihsel bilinci nasıl bastırdığını da analiz eder. Ona göre vitrinler, reklamlar, panayırlar ve sinema gibi görsel araçlar, geçmişi bir “fantazmagori”ye dönüştürür. Bu imgeler, geçmişi estetikleştirerek onun devrimci potansiyelini etkisizleştirir. Benjamin, Marx’ın “mal fetişizmi” kavramını bu bağlamda genişletir: Nesneler sadece ekonomik değil, tarihsel anlamda da fetişleşir.

Bu nedenle “kaplan sıçrayışı”, aynı zamanda bu görsel tuzaklara karşı bir uyanıştır. Tarihsel bilinç, bu imgelerin ardındaki bastırılmış gerçekliği görmeli ve onu şimdiyle ilişkilendirmelidir.

Bellek, Şok ve Anımsama

Benjamin’in tarih anlayışı, belleğin yapısıyla da yakından ilişkilidir. Ona göre geçmiş, sadece hatırlanan bir şey değil, şimdiyle kurulan bir ilişkidir. Proust’un “istemdışı bellek” kavramından esinlenen Benjamin, geçmişin bir kokuda, bir nesnede ya da bir görüntüde aniden parlayabileceğini söyler. Bu parlayış, “kaplan sıçrayışı”nın duygusal ve estetik boyutudur.

Modern yaşamın şokları –trafik, sinema, gazeteler– bu tür bir anımsamayı zorlaştırır. Ancak şiir, sanat ve koleksiyonculuk gibi alanlar, bu belleği yeniden canlandırabilir. Benjamin’in pasajlar projesi, bu tür bir anımsamanın maddi ve estetik biçimlerini araştırır.

Tarihi Kurtarmak

Walter Benjamin’in tarih anlayışı, sadece akademik bir kuram değil, aynı zamanda etik bir çağrıdır. Bu çağrı, geçmişin bastırılmış anlarını kurtarmaya, onları şimdiyle ilişkilendirerek dönüştürücü bir bilinç yaratmaya yöneliktir. “Kaplan sıçrayışı”, bu çağrının en güçlü metaforudur: geçmişe ani, güçlü ve dönüştürücü bir sıçrayış.

Bu sıçrayış, sadece tarih yazımını değil, bugünü anlama biçimimizi de değiştirir. Çünkü Benjamin’e göre, “geçmişin her anı, kurtuluş için bir şimşek gibi parlayabilir.” Bu parıltıyı görmek ve ona sıçramak, belki de en devrimci eylemdir.

Yazarın diğer yazıları

Yorum yapın