6 Şubat 2023’te Türkiye, tarihinin en yıkıcı depremlerinden birini yaşadı. Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki büyük deprem, 11 ili doğrudan etkileyerek binlerce insanın hayatını kaybetmesine, milyonlarca kişinin evsiz kalmasına ve büyük bir insani krize yol açtı. Bu felaket, yalnızca bir doğal afet değil, aynı zamanda altyapı eksiklikleri, kriz yönetimi zafiyetleri ve kentleşme politikalarındaki hataların bir sonucu olarak da değerlendirilmektedir.
Depremin Büyüklüğü ve Etkileri
6 Şubat’ta Türkiye saatiyle 04:17’de meydana gelen ilk sarsıntı, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli olup 7.7 büyüklüğündeydi. Bu depremin ardından saat 13:24’te Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğünde ikinci bir deprem yaşandı. İki büyük deprem ve artçı sarsıntılar, Adıyaman, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Adana, Kilis, Osmaniye ve Diyarbakır başta olmak üzere geniş bir bölgede yıkıma neden oldu. Depremler, sadece Türkiye’yi değil, Suriye’nin kuzeyini de büyük ölçüde etkiledi.
Ölü ve yaralı sayısının bu denli yüksek olmasının nedenleri arasında, şehirleşme politikalarının yanlış uygulanması, binaların depreme dayanıklı inşa edilmemesi, yapı denetim sisteminin eksiklikleri ve arama-kurtarma çalışmalarının ilk saatlerde yetersiz kalması yer almaktadır. Resmi rakamlara göre, Türkiye’de 50 binden fazla insan hayatını kaybederken, yüz binlerce kişi yaralandı ve milyonlarca insan evsiz kaldı.
İnşaat ve Şehirleşme Politikalarındaki Hatalar
Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke olmasına rağmen, yapılaşma politikalarındaki eksiklikler felaketin boyutunu artırdı. 1999 Gölcük Depremi’nden sonra yürürlüğe giren yeni deprem yönetmelikleri ve yapı denetim sistemleri, bazı yerlerde yeterince uygulanmadı. Deprem bölgesindeki birçok binanın, mühendislik standartlarına uygun olmadığı görüldü. Özellikle 2000 sonrası inşa edilen ve modern olması beklenen bazı binaların bile yıkılması, yapı denetim süreçlerindeki aksaklıkları gözler önüne serdi.
Bunun yanı sıra, 2020’de çıkarılan imar affı yasası kapsamında birçok riskli yapıya ruhsat verilmesi de büyük bir sorun teşkil etti. Bilim insanları ve mühendisler, yıllardır Türkiye’de kaçak yapılaşma ve imar aflarının deprem riskini artırdığı konusunda uyarılarda bulunuyordu. Ancak bu uyarılar yeterince dikkate alınmadı.
Kriz Yönetimi ve Yardım Çalışmalarındaki Eksiklikler
Depremin ardından ilk saatlerde arama-kurtarma ekiplerinin bölgeye ulaşmasında ciddi gecikmeler yaşandı. Hava koşulları, yolların zarar görmesi ve koordinasyon eksikliği nedeniyle birçok insan enkaz altında uzun süre yardım bekledi. İlk 72 saatte müdahale edilemeyen birçok bölgede, kurtarılabilecek insanların yaşamını yitirdiği bildirildi.
Devletin ve sivil toplum kuruluşlarının yardımları zamanla hız kazansa da, özellikle Hatay ve Adıyaman gibi şehirlerde koordinasyonsuzluk nedeniyle arama-kurtarma çalışmaları gecikti. Uluslararası yardım ekipleri hızla bölgeye ulaşmasına rağmen, yerel yönetimlerin ve merkezi hükümetin organizasyonunda aksaklıklar yaşandı.
Toplumsal Dayanışma ve Uluslararası Yardımlar
Depremin ardından Türkiye’de büyük bir toplumsal dayanışma sergilendi. Binlerce gönüllü, afet bölgelerine giderek arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve bireyler büyük bağış kampanyaları düzenleyerek depremzedelere destek sağladı.
Uluslararası arenada da Türkiye’ye büyük bir yardım dalgası oluştu. AB ülkeleri, ABD, Çin, Rusya, Japonya ve birçok Orta Doğu ülkesi arama-kurtarma ekipleri gönderdi. Aynı zamanda, Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar finansal destek taahhüdünde bulundu.
Ancak, yapılan yardımların dağıtımında bazı bölgelerde yetersizlikler yaşandı. Çadır ve konteyner kentlerin kurulması geciktiği için, depremzedeler uzun süre barınma sorunlarıyla karşı karşıya kaldı.
Çıkarılması Gereken Dersler ve Geleceğe Dair Öneriler
6 Şubat Depremi, Türkiye’nin deprem yönetimi ve şehirleşme politikalarında köklü değişiklikler yapması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu. Bundan sonraki süreçte şu adımların atılması büyük önem taşıyor:
1. Yapı Denetim Sisteminin Güçlendirilmesi: Yeni yapılan binaların depreme dayanıklı olması için daha sıkı denetimler uygulanmalı ve imar afları tamamen kaldırılmalıdır.
2. Kriz Yönetimi ve Afet Koordinasyonunun İyileştirilmesi: Afet anında hızlı müdahale edebilmek için yerel ve ulusal düzeyde koordinasyon mekanizmaları daha etkin hale getirilmelidir.
3. Deprem Bilincinin Artırılması: Halkın deprem konusunda bilinçlendirilmesi ve afet eğitimlerinin yaygınlaştırılması hayati önem taşımaktadır.
4. Kentsel Dönüşümün Bilimsel Temellere Dayandırılması: Rant odaklı değil, deprem riskini minimize eden kentsel dönüşüm projeleri geliştirilmelidir.
5. Afet Lojistiğinin Güçlendirilmesi: Acil durum malzemelerinin depolanması ve afet anında hızla ulaştırılabilmesi için daha güçlü bir lojistik altyapısı kurulmalıdır.
Sonuç
6 Şubat Depremi, Türkiye için büyük bir felaket olmanın ötesinde, afet yönetimi, şehirleşme politikaları ve kriz koordinasyonu açısından ciddi eksikliklerin gün yüzüne çıkmasına neden oldu. Depremden etkilenen milyonlarca insan için uzun vadeli çözümler üretilmesi, yalnızca devletin değil, toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğundadır. Bu felaketten alınacak dersler, Türkiye’nin gelecekte benzer trajedileri en aza indirmesi için kritik bir öneme sahiptir.